You should concentrate on the road when you're driving.
- Yolda araba sürerken dikkatini vermelisin.
I was on the road to the town.
- Kasabaya giden yoldaydım.
In America cars drive on the right side of the road.
- Amerika'da arabalar yolun sağ tarafını kullanırlar.
The muddy road has ruined my new shoes.
- Çamurlu yol, yeni ayakkabılarımı mahvetti.
The path is bordered with hedges.
- Yol çitlerle sınırlanmıştır.
It's not a road, but a path.
- O bir yol değil fakat bir patika.
You are way off the track.
- Sen yoldan çıkmışsın.
My business has at last gotten on the right track.
- Sonunda işim yoluna girdi.
The motto of Twitter is The best way to discover what's new in your world.
- Twitter'ın sloganı Dünyanızda nelerin yeni olduğunu keşfetmenin en iyi yolu.'dur.
Fortunately they had no storms on the way.
- Bereket versin ki, yolda fırtınayla karşılaşmadılar.
There's but one avenue to earn money.
- Para kazanmak için sadece bir yol var.
Tom and Mary are enjoying a walk along the pilgrims' trail in France.
- Tom ve Meryem Fransa'daki hac yolu yürüyüşünün keyfini çıkarıyor.
I like walking on dusty and rocky trails.
- Tozlu ve kayalıklı yollarda yürümeyi severim.
We're approaching the end of our journey.
- Biz yolculuğumuzun sonuna yaklaşıyoruz.
This road is the only approach to the city.
- Bu yol şehre giden tek yoldur.
None of us really knew how to play the game, so we just made it up as we went along.
What's the purpose of your trip?
- Yolculuğunun amacı nedir?
Whichever way you take, it'll take you the same time.
- Hangi yoldan giderseniz gidin, aynı zamanda götürecektir.
There is a little time before the train departs.
- Tren yola çıkmadan önce biraz zaman var.
At Christmas she went out of her way to buy me a really nice model plane.
- O Noel'de bana çok güzel bir uçak satın almak için yola çıktı.
This is the shortest route to Paris.
- Bu, Paris'e giden en kısa yoldur.
Take the shortest route to Paris.
- Paris'e en kısa yoldan gidin.
The road runs parallel to the river.
- Yol nehre paralel çalışır.
A rail is a piece of metal or wood which is long and thin. For example, a train runs on rails, which is why we call it a railway train.
- Ray, metal ya da tahtadan yapılmış ince ve uzun bir şeydir. Örneğin, trenler ray üzerinde gider, bu yüzden ona demir yolu treni diyoruz.
The best solution can only be found by a process of trial and error.
- En iyi çözüm yolu sadece, deneme-yanılma yöntemi ile bulunabilir.
Both parties took a step towards a solution.
- Her iki taraf da çözüm yolunda bir adım attı.
Nancy did some shopping on the way.
- Nancy yolda biraz alışveriş yaptı.
I met Tom on the way.
- Yolda Tom'a rastladım.
Writing up history is a method of getting rid of the past.
- Tarih yazmak, geçmişten kurtulmanın bir yoludur.
Do they have bike lanes on the freeways in Australia?
- Avustralya otoyollarında onların bisiklet yolları var mı?
In Japan almost all roads are single lane.
- Japonya'da neredeyse tüm yollar tek şerittir.
People have many things to communicate and many ways to do so.
- İnsanlar iletişim kurmak pek çok şeye sahiptir ve bunun için çok yola sahiptir.
Love moves in mysterious ways.
- Aşk gizemli yollarda ilerler.
The best solution can only be found by a process of trial and error.
- En iyi çözüm yolu sadece, deneme-yanılma yöntemi ile bulunabilir.
All drivers should obey the rules of the road.
- Tüm sürücülerin yol kurallarına uymaları gerekir.
The same rule applies to going for a journey.
- Aynı kural bir yolculuğa çıkmak için de geçerlidir.
Everything's in order here.
- Burada her şey yolunda.
I need your address in order to send you a present.
- Sana hediye yollayabilmem için adresine ihtiyacım var.
We must prevent a war by all possible means.
- Mümkün olan tüm yollarla bir savaşı önlemeliyiz.
He contrived a means of speaking to Nancy privately.
- O, Nancy ile özel olarak konuşmanın bir yolunu buldu.
The liner called at Hong Kong.
- Yolcu gemisi Hong Kong'a uğradı.
The line was huge and stretched all the way around the block.
- Sıra büyüktü ve blok etrafındaki bütün yolda uzanıyordu.
Why don't you try a different tack?
- Neden farklı bir yol denemiyorsunuz?
This road leads you to the station.
- Bu yol sizi istasyonuna götürür.
Where does this road lead to?
- Bu yol nereye götürür?
The future has many paths - choose wisely.
- Geleceğin birçok yolu var - akıllıca seçin.
It is easy to be wise after the event.
- Araba devrildikten sonra yol gösteren çok olur.
The traditional way of learning a language may satisfy at most one's sense of duty, but it can hardly serve as a source of joy. Nor will it likely be successful.
- Bir dil öğrenmenin geleneksel yolu olsa olsa birinin görev duygusunu tatmin edebilir ama o bir sevinç kaynağı olarak hizmet edemez. Ayrıca muhtemelen başarılı olmayacaktır.
He went Europe by way of Siberia.
- Sibirya yoluyla Avrupa'ya gitti.
Reply me via mail only when you read and understand this.
- Bunu okuyup anladığın zaman bana yalnızca posta yoluyla yanıt ver.
Tom broke up with Mary via text message.
- Tom cep telefonu mesajı yoluyla Mary'den ayrıldı.
Don't give up halfway.
- Yarı yolda pes etmeyin.
Let's hope this boat engine doesn't give up the ghost when we're halfway to Hawaii.
- Hawaii'e giderken, bu kayık motorunun yarı yolda bozulmayacağını umalım.
They finished eighty miles' journey.
- Onlar seksen millik yolculuğu tamamladılar.
The journey has just begun.
- Yolculuk henüz başladı.
They walked along the road three abreast.
- Onlar yol boyunca üçü yan yana yürüdü.
The man didn't feel like walking all the way; so he took the bus.
- Adam bütün yolu yürümek istemedi;bu yüzden otobüse bindi.
Sometimes, many problems and a lot of stress can lead you to quit your job. You must learn how to handle it quickly.
- Bazen çok sayıda sorun ve stres, işi bırakmanıza yol açabilir. Çabucak onunla nasıl başa çıkacağınızı öğrenmeniz gerekir.
I handled the problem the only way I knew how.
- Sorunu yapma yöntemini bildiğim tek yolla ele aldım.
You'll never get ahead in this place unless you go through the proper channels.
- Doğru bir yol bulmadıkça bu alanda asla ileri gitmeyeceksin.
Do you have an itinerary for your business trip?
- İş gezin için bir yolcu rehberin var mı?
Where can I find the itinerary for your business trip?
- Senin iş gezin için yolcu rehberi nerede bulabilirim?
We explored all possible ways of cutting expenditures.
- Biz harcamaları kesme hakkında tüm olası yollarını araştırdık.
We are planning a trip to New York.
- New York'a bir yolculuk planlıyoruz.
We opposed his plan to build a new road.
- Biz onun yeni bir yol yapma planına karşı çıktık.
They fled through a secret passageway.
- Gizli bir geçit yoluyla kaçtılar.
The bus stopped to take up passengers.
- Otobüs yolcuları almak için durdu.
The man didn't feel like walking all the way; so he took the bus.
- Adam bütün yolu yürümek istemedi;bu yüzden otobüse bindi.
The picnic area is easily accessible by road.
- Piknik alanına kara yolu ile kolayca ulaşılabilir.
The town is accessible by rail.
- Şehre demir yolu ile erişilebilir.
Tom is looking for an easy way to lose weight.
- Tom kilo vermek için kolay bir yol arıyor.
One way to lose weight is to eat less.
- Kilo vermenin tek yolu daha az yemektir.
Gemiyle yolculuk yapmayı seviyorum.
- Gemiyle yolculuk yapmayı severim.
Bu gemi okyanuslarda yolculuk yapmak için uygun değil.
- Bu gemi okyanus yolculuğu için uygun değil.