yoksul

listen to the pronunciation of yoksul
Турецкий язык - Английский Язык
poor

Poor as he is, he is happy. - O, yoksul olduğu için mutludur.

He held out a helping hand to the poor. - O, yoksullara yardım eli uzattı.

indigent
down and out
poorer

War makes you poorer and weaker, even if you win. - Savaş, sen kazansan bile, seni daha yoksul ve daha güçsüz yapar.

The poor are getting poorer. - Yoksul daha da yoksullaşıyor.

distressed
deprived

Poverty deprived the boy of education. - Yoksulluk, oğlanı eğitimden mahrum etti.

pauper

Paupers have no relatives. - Yoksulların akrabası olmaz.

have-not
poverty-stricken

War, disease, and famine continue to ravage the poverty-stricken country, despite the decades-long international effort to ameliorate the situation. - Durumu iyileştirmek için on yıllardır devam eden uluslararası çabalara rağmen, savaş, hastalık ve kıtlık yoksulluk çeken ülkeyi yok etmeye devam ediyor.

impoverished
in need

The poor man was in need. - Yoksul adam ihtiyaç içindeydi.

poverty struck
poverty stricken
penurious
poor, destitute, impoverished
poor, needy, destitute " fakir; poor person" fakir
hand-to-mouth
poor person
needy

Tom does seem awfully needy. - Tom çok yoksul görünüyor.

We should help the needy. - Biz yoksullara yardım etmeliyiz.

destitute

Sami's arrest left his family destitute. - Sami'nin tutuklanması ailesini yoksul bıraktı.

destitute of
hand to mouth
poverty

Poverty drove him to steal. - Yoksulluk onu çalmaya zorladı.

When poverty comes in at the door, love flies out the window. - Yoksulluk kapıdan içeri girdiğinde, sevgi pencereden dışarı uçar.

yoksul ev
slum
yoksul kimse
have not
yoksul kimse
casual
yoksul yardımı
poor relief
yoksul yardımı
paupers relife
yoksul yer
slum area
yoksullar
poor
yoksullar
have-nots
yoksullar
the poor
yoksullar
the destitute
yoksullar
the needy

They've helped the needy. - Onlar yoksullara yardım etti.

We should help the needy. - Biz yoksullara yardım etmeliyiz.

yoksullar
have nots
zengin ve yoksul
(Konuşma Dili) the haves and the have-nots
Турецкий язык - Турецкий язык
Geçinmekte çok sıkıntı çeken (kimse), fakir
İstenilen nitelikte ve özellikte olmayan, yetersiz
Geçinmekte çok sıkıntı çeken (kimse), fakir: "Onu ... zavallı, yoksul çevresinde bırakıp gidebileceğini hiç düşünmüyordu."- H. E. Adıvar. İstenilen nitelikte ve özellikte olmayan, yetersiz: "Yazılarını okudum, sözlerini dinledim, bilgice onu biraz yoksul buldum."- M. Ş. Esendal
parasız
beş parasız
yoksuz
yok yoksul
Zengin olmayan, fakir
yoksul
Избранное