You had better go to bed right away, or your cold will get worse.
- Derhal yatmaya gitsen iyi olur, yoksa soğuk algınlığın daha da kötüleşir.
He had no choice but to run away.
- Onun kaçmaktan başka seçeneği yoktu.
He was absent owing to illness.
- O, hastalık nedeniyle yoktu.
He was absent from school because of illness.
- O, hastalık nedeniyle okulda yoktu.
There is nothing concealed that will not be revealed.
- Açığa çıkartılmayacak hiçbir sır yoktur.
There was nothing but an old chair in the room.
- Odada eski bir sandalyeden başka bir şey yoktu.
Half a loaf is better than none.
- Yarım somun ekmek hiç yoktan iyidir.
It's none of your business.
- Onun sizinle bir ilgisi yok.
I certainly had no idea Tom was thinking about killing himself.
- Tom'un kendini öldürmeyi düşündüğüne dair kesinlikle fikrim yoktu.
Hold your tongue, or you'll be killed.
- Dilini tut, yoksa öldürüleceksin.
He must be lacking in common sense.
- Sağ duyudan yoksun olmalı.
She is lacking in common sense.
- O, sağduyudan yoksundur.
Hiç paraları yok.
Does she speak English, French or German?
- O İngilizce mi, Fransızca mı yoksa Almanca mı konuşuyor?
Why doesn't the list of languages include Maltese?
- Diller listesinde neden Malta dili yok?