The boss asked Mr Brown to take charge of the office while she was away.
- Patron, Bay Brown'dan kendisi yokken işyerinin sorumluluğunu almasını istedi.
You had better go to bed right away, or your cold will get worse.
- Derhal yatmaya gitsen iyi olur, yoksa soğuk algınlığın daha da kötüleşir.
Why did you absent yourself from class yesterday?
- Dün niçin sınıfta yoktun?
He was absent owing to illness.
- O, hastalık nedeniyle yoktu.
I am not allergic to penicillin.
- Penisiline alerjim yok.
There was nothing but an old chair in the room.
- Odada eski bir sandalyeden başka bir şey yoktu.
Half a loaf is better than none.
- Yarım somun ekmek hiç yoktan iyidir.
It's none of your business.
- Onun sizinle bir ilgisi yok.
Hold your tongue, or you'll be killed.
- Dilini tut, yoksa öldürüleceksin.
Tom had no idea that Mary was a serial killer.
- Tom'un Mary'nin bir seri katil olduğuna dair hiçbir fikri yoktu.
She is lacking in common sense.
- O, sağduyudan yoksundur.
He must be lacking in common sense.
- Sağ duyudan yoksun olmalı.
Hiç paraları yok.
Does she speak English, French or German?
- O İngilizce mi, Fransızca mı yoksa Almanca mı konuşuyor?
Mary has nobody to talk with, but she doesn't feel lonely.
- Mary'nin konuşacak hiç kimsesi yok fakat o kendini yalnız hissetmiyor.