A thief broke into the house while we were away.
- Biz yokken eve hırsız girmiş.
He had no choice but to run away.
- Onun kaçmaktan başka seçeneği yoktu.
He was absent owing to illness.
- O, hastalık nedeniyle yoktu.
Why did you absent yourself from class yesterday?
- Dün niçin sınıfta yoktun?
I am not allergic to penicillin.
- Penisiline alerjim yok.
He has not less than 100 dollars.
- Onun 100 dolardan az parası yok.
It is not necessary that we attend the reunion.
- Toplantıya katılmamıza gerek yok.
It is not necessary for you to take his advice if you don't want to.
- Siz istemiyorsanız onun tavsiyesini almanıza gerek yok.
It's none of your business.
- Onun sizinle bir ilgisi yok.
I wanted some salt, but there was none in the jar.
- Biraz tuz istedim fakat kavanozda hiç yoktu.
A nuclear war will bring about the destruction of mankind.
- Bir nükleer savaş, insanlığın yok olmasına neden olacak.
Between us there is no problem.
- Aramızda hiçbir problem yok.
Hiç paraları yok.
I'd been warned about just such a day, when the yoks would come with their white-boned fists and start knocking us about.