Have you finished yet?.
Wiktionary is yet another reason to be cheerful.
K-2 is yet higher than this.
I thought I knew you, yet how wrong I was.
The workers went to the factory early and are striking yet.
Romanın son sayfasını henüz okumadım.
- I haven't read the final page of the novel yet.
O henüz geri gelmedi. Kaza geçirmiş olabilir.
- He isn't back yet. He may have had an accident.
Bildiğim kadarıyla, o hâlâ bekâr.
- As far as I know, she has not yet married.
Aptal! Seni sevdiğini söylediğinde dürüst olmuyor. Hâlâ anlamadın mı? O, tam bir altın arayıcısı.
- Idiot! She's not being honest when she says she loves you. Haven't you figured it out yet? She's just a gold digger.
Kompozisyonun yine de en iyisi.
- Your composition is the best yet.
Yine de ona pişman olacaksın.
- You will yet regret it.
Hatta biz onu henüz tartışmadık.
- We haven't even discussed that yet.
Sonunda soğuk algınlığın bitti mi?
- Are you over your cold yet?
Sonunda gerçeği öğrenecek.
- He is yet to know the truth.
Tom şimdiye kadar anahtarlarını buldu mu?
- Has Tom found his keys yet?
Şimdiye kadar ondan bir kelime duymadım.
- I have not heard a word from him as yet.
Tom şimdiye dek Boston'a gitmedi.
- Tom hasn't yet been to Boston.
Şimdiye dek benim hakkımda Tom'la konuştun mu?
- Did you talk to Tom about me yet?
Oysa, onun sıkıntıları bitmedi.
- Yet, his troubles are not over.
Tanrım, bana iffet ve ölçülülük ver, ancak henüz değil.
- God, please give me chastity and continence, but not yet.
John henüz gelmedi, ancak o gelirse, seni ararım.
- John has not come yet, but when he does, I will call you.
Şimdilik her şey yolunda gidiyor.
- As yet, everything has been going well.
Şimdi vardım. Valizimi bile henüz boşaltmadım.
- I've just arrived. I haven't even emptied my suitcases yet.
Şu anda, yine de görüş birliğine varılmalı.
- At present, consensus has yet to be reached.
Elvis'in şu anda yaşadığına inanıyorum.
- I believe Elvis yet lives.
Ondan hoşlanmamak için Tom'u henüz yeterince iyi tanımıyorum
- I don't know Tom well enough to dislike him yet.
Henüz hoşnut değilim.
- I'm not satisfied yet.
Henüz emin değilim fakat sanırım bir öğretmen olacağım.
- I'm not sure yet, but I think I'll become a teacher.
Tom 2.30'da burada olmayı kabul etti fakat o henüz burada değil.
- Tom agreed to be here at 2:30, but he's not here yet.
Gilbert gene geç kaldı.
- Gilbert is late yet again.
Tom henüz kalkmadı. O genellikle 7.30'a kadar yatakta kalır.
- Tom isn't up yet. He usually stays in bed until 7:30.
Tepenin üstüne ulaştığımızda rüzgar daha da sert esti.
- The wind blew harder yet when we reached the top of the hill.
Daha bir şey görmedin ki.
- You ain't seen nothing yet.
Karısının yeşil noktalarla kaplanmış yüzünü görünce kalp krizi geçirdi. Katil salatalığın bir kurbanı daha!
- Seeing the face of his wife covered in green spots, he had a heart attack. Yet another victim of the killer cucumber!
Şu ana kadar Tom'u buldular mı?
- Have they found Tom yet?
Şu ana kadar bugünkü gazeteyi okumayı bitirdin mi?
- Have you finished reading today's paper yet?
Tom çoktan burada, ama Bill henüz gelmedi.
- Tom's already here, but Bill hasn't come yet.
Tom gelmek için söz verdi, ama henüz gelmedi.
- Tom promised to come, but hasn't showed up yet.
Tom bir öküz kadar güçlü ama buna rağmen bir korkak.
- Tom's as strong as an ox, yet nevertheless is a coward.