yaz!

listen to the pronunciation of yaz!
Турецкий язык - Английский Язык
Write!
summer

In the summer it's very hot in southern Spain. - Yazın, güney İspanya'da hava çok sıcaktır.

I go to the country every summer. - Her yaz köye giderim.

{f} clerk

In the late 1950's, my mother wanted to buy a bottle of rum, and the clerk at the Ontario liquor store asked her, whether she had a note from her husband. - 1950'lerin sonlarında annem bir şişe rom almak istemiş, ve Ontario tekel bayiindeki görevli ona kocasının yazılı izninin olup olmadığını sormuş.

The clerk nodded, so the woman wrote a check and handed it over. - Katip başını salladı bu yüzden kadın bir çek yazdı ve onu teslim etti.

wrote

I wrote the wrong address on the envelope. - Zarfın üstüne yanlış adres yazdım.

I wrote this letter in French. - Bu mektubu Fransızca yazdım.

(Dilbilim) script

Tom, do you know what kind of script this is? Probably Tibetan, but I can't read a bit of it. - Tom, bunun ne tür bir yazıt olduğunu biliyor musun? Muhtemelen Tibet, ama ondan bir parça okuyamıyorum.

Today I watched a play of a script written by a friend. - Bugün senaryosu bir arkadaş tarafından yazılmış bir oyun izledim.

inscribe
{f} penned

He penned it down so as to not forget it. - Onu unutmamak için yazdı.

write

He never fails to write to his mother every week. - O her hafta annesine yazmaktan geri kalmaz.

You must not write a letter with a pencil. - Bir mektubu kurşun kalem ile yazmamalısın.

{f} jot

Tom jotted down a message to Mary. - Tom Mary'ye bir mesaj yazdı.

{f} writing

Writing two separate words when it should be written as one is a big problem in Norway. - Tek yazılması gereken iki kelimeyi, iki ayrı kelime olarak yazmak Norveç'te büyük bir problemdir.

Ann has just finished writing her report. - Ann raporunu yazmayı az önce bitirdi.

prescribe

Let's see what fate has prescribed. - Kaderde ne yazıyormuş görelim.

The doctor prescribed medicine for the patient. - Doktor hasta için ilaç yazdı.

{f} written

Esperanto is written phonetically with an alphabet of 28 letters. - Esperanto, 28 harfli alfabe ile fonetik olarak yazılır.

I had written the letter when he came. - O geldiğinde mektubu yazmıştım.

write down

Write down your date of birth here. - Doğum tarihinizi buraya yazın.

Write down your name here. - Adınızı buraya yazın.

{f} pen

Please write with a pencil. - Lütfen bir kurşun kalemle yaz.

Tom took out a pencil and started to write. - Tom bir kalem çıkardı ve yazmaya başladı.

enrol
draw up
print in
{f} printed

A newspaper printed a story about the operation. - Bir gazete operasyon hakkında bir hikaye yazdı.

Tom printed out the page. - Tom sayfayı dışarı yazdırdı.

aestival
aestival [Brit.]
estiva
summertime

I like cold potato salad in the summertime. - Yaz zamanı soğuk patates yemeyi severim.

Bicycles are for summertime. - Bisikletler yaz içindir.

write#down
writedown
{f} type

You see the words that I typed on the screen, but you don't see the tears that I shed over the keyboard. - Benim ekranda yazdığım kelimeleri görebilirsin, ama benim klavye üzerine döktüğüm gözyaşlarını göremezsin.

You can type, can't you? - Daktilo ile yazabilirsin, değil mi?

drawup
indite
Турецкий язык - Турецкий язык
Yılın, haziranın 21 'inde başlayıp eylülün 23 'üne kadar süren, ilkbaharla sonbahar arasındaki sıcak mevsimi
Kuzey yarım kürede haziranın 21 'inde başlayıp eylülün 23 'üne kadar süren, ilkbaharla sonbahar arasındaki sıcak mevsimi: "Çok sıcak bir yaz gecesiydi."- Y. K. Karaosmanoğlu