yaptığı

listen to the pronunciation of yaptığı
Турецкий язык - Английский Язык
that
So, so much; very

I did the run last year, and it wasn't that difficult.

indeed

That it is.

Which, who

I like the song that you wrote.

That thing

That was an interesting example.

To a given extent or degree; particularly

I'm just not that sick.

The (thing) being indicated (at a distance from the speaker, or previously mentioned, or at another time)

That battle was in 1450.

Connecting noun clause (as involving reported speech etc.)

He told me that the book is a good read.

Those, that usually points out, or refers to, a person or thing previously mentioned, or supposed to be understood
{c} because
{p} which, who, the thing
As an adjective, that has the same demonstrative force as the pronoun, but is followed by a noun
to such a degree
singular and at a distance from the speaker
{s} pronoun used to indicate a specific person or thing
conj. in order for
As a relative pronoun, that is equivalent to who or which, serving to point out, and make definite, a person or thing spoken of, or alluded to, before, and may be either singular or plural
As a demonstrative pronoun pl
(pro ) mot, moht; rU, roo
pron. pronoun used to indicate a specific person or thing
Connecting clauses involving reported speech etc
yargıcın jüriye yaptığı özet
summing up
yap
do
yap
did

The girl did nothing but cry. - Kız ağlamaktan başka bir şey yapmıyor.

You didn't do a very good job, I said. - Çok iyi bir iş yapmadığını söyledim.

yap
does

Why doesn't anybody translate my sentences? - Neden kimse cümlelerimin çevirisini yapmıyor?

Regardless of what he does, he does it well. - Yaptığını düşünmeden, onu iyi yapar.

yap
{f} doing

You know what my idiot son's doing? Even now he's graduated from university he spends all his time playing pachinko instead of getting a job. - Aptal oğlumun ne yaptığını biliyor musun? Şimdi bile o üniversiteden mezun olup iş bulmak yerine tüm zamanını pachinko oynayarak geçiriyor.

Translating sentences on Tatoeba is more fun than doing homework. - Tatoeba'da cümleleri çevirmek ev ödevi yapmaktan daha eğlenceli.

terzinin yaptığı (giysi)
tailor-made
yap
(Bilgisayar) do it

We'll do it when we have time. - Zamanımız olduğunda onu yapacağız.

Did you do it by yourself? - Onu kendin mi yaptın?

yap
made of

I want a suit made of this material. - Bu kumaştan yapılmış bir takım elbise istiyorum.

This table is made of wood. - Bu masa tahtadan yapılmıştır.

yap
{f} making

Tom worries about making mistakes at work. - Tom, iş yaparken yapılan hatalardan endişeleniyor.

He is afraid of making mistakes. - Hata yapmaktan korkuyor.

yap
{f} performing

Tom saved Mary's life by performing the Heimlich maneuver. - Tom Heimlich manevrasını yaparak Mary'nin hayatını kurtardı.

Dr. Jackson is performing an autopsy. - Dr. Jackson otopsi yapıyor.

yap
hold in
yap
{f} done

He cannot have done such a thing. - Öyle bir şey yapmış olamaz.

She can't have done such a thing. - O öyle bir şey yapmış olamaz.

yap
made up

A molecule is made up of atoms. - Bir molekül atomlardan yapılmıştır.

This stool is made up of leather and wood. - Bu tabure, deri ve tahtadan yapılmıştır.

yap
{f} make of

What do you make of that? - Onunla ilgili ne yaparsın?

Tom doesn't know what to make of this. - Tom bunun hakkında ne yapacağını bilmiyor.

yap
held in

The conference is to be held in Tokyo the day after tomorrow. - Konferans öbür gün yapılacak.

Rio's carnival is held in February. - Rio karnavalı şubat ayında yapılır.

yap
commit

Many atrocities were committed during the war. - Savaş boyunca birçok zulüm yapıldı.

They made John chairman of the committee. - Onlar John'ı komite başkanı yaptı.

yap
{f} made

She made coffee for all of us. - O hepimiz için kahve yaptı.

Butter is made from cream. - Tereyağı kaymaktan yapılır.

yap
make&
yap
make

I know you can make it. - Yapabileceğini biliyorum.

The baby is asleep. Don't make a noise. - Bebek uyuyor. Gürültü yapmayın.

pezevengin yaptığı iş
pimp her work
yap
committed

Tom committed a bank robbery. - Tom bir banka soygunu yaptı.

He committed an illegal act. - O, yasa dışı bir eylem yaptı.

en iyi yaptığı şey
forte
eserin sanatçının kendi yaptığı kopyası
replica
eserin sanatçının yaptığı kopyası
repro
eşin zina yaptığı kimse
co respondent
gemi personelinin kaptanla yaptığı anlaşma
shipping articles
geminin rüzgâra göre yaptığı yön değişikliği
tack
ilk insanların yaptığı sanat eseri
artefact
ilk insanların yaptığı sanat eseri
artifact
kadın elbiseli erkeğin yaptığı şov
drag show
sekiz kişinin yaptığı müzik
octet
sekiz kişinin yaptığı müzik
octette
semerin yaptığı şişlik
warble
tek kişinin yaptığı
one handed
tek kişinin yaptığı
solo
tek kişinin yaptığı
oneman
Английский Язык - Английский Язык

Определение yaptığı в Английский Язык Английский Язык словарь

Yap
An atoll in the Caroline Islands of western Micronesia
yap
To bark; to yelp
yap
informal terms for the mouth
yap
A badly behaved child, a brat
yap
A bark; a yelp
yap
To talk, especially excessively
yap
{f} yelp, bark; talk noisily or foolishly; chatter
yap
The mouth, which produces speech
yap
An informal talk
yap
{i} yelp, bark; chatter, foolish talk; uncouth person; mouth (Slang)
yap
The high-pitched bark of a small dog
yap
Of a small dog, to bark
yap
If a small dog yaps, it makes short loud sounds in an excited way. The little dog yapped frantically. An island group and state of the Federated States of Micronesia in the western Caroline Islands of the western Pacific Ocean. Discovered by the Spanish in 1791, it became part of a Japanese mandate after 1920 and fell to U.S. forces in 1945. the sound a small dog makes when it yaps
yap
bark in a high-pitched tone; "the puppies yelped"
Датский Язык - Турецкий язык

Определение yaptığı в Датский Язык Турецкий язык словарь

Yap
saçmalama
yaptığı
Избранное