All you have to do is do your best.
- Tüm yapmanız gereken elinizden geleni yapmaktır.
Do you really need to do that?
- Gerçekten onu yapmanız gerekiyor mu?
Did you do it by yourself?
- Onu kendin mi yaptın?
You didn't do a very good job, I said.
- Çok iyi bir iş yapmadığını söyledim.
He doesn't know who built those houses.
- O bu evleri kimin yaptığını bilmiyor.
Regardless of what he does, he does it well.
- Yaptığını düşünmeden, onu iyi yapar.
Translating sentences on Tatoeba is more fun than doing homework.
- Tatoeba'da cümleleri çevirmek ev ödevi yapmaktan daha eğlenceli.
I'm doing it for you.
- Bunu senin için yapıyorum.
I want to do it myself.
- Onu kendim yapmak istiyorum.
Can you do it in one day?
- Onu bir günde yapabilir misin?
This table is made of wood.
- Bu masa tahtadan yapılmıştır.
Bottles of beer are made of glass.
- Bira şişeleri camdan yapılır.
He is afraid of making mistakes.
- Hata yapmaktan korkuyor.
Don't be afraid of making mistakes.
- Hatalar yapmaktan korkmayın.
Dr. Jackson is performing an autopsy.
- Dr. Jackson otopsi yapıyor.
The coroner is performing an autopsy on Tom to find out why he died.
- Adli tabip onun neden öldüğünü bulmak için Tom üzerinde bir otopsi yapıyor.
Having done my homework, I watched the baseball game on television.
- Ev ödevimi yaptıktan sonra ,televizyonda beyzbol oyununu izledim.
She can't have done such a thing.
- O öyle bir şey yapmış olamaz.
She made up her face in 20 minutes.
- O, 20 dakika içinde yüzüne makyaj yaptı.
A molecule is made up of atoms.
- Bir molekül atomlardan yapılmıştır.
I'm not quite sure what to make of this.
- Bununla ilgili ne yapacağımdan pek emin değilim.
What did you make of that?
- Onunla ilgili ne yaptın?
The conference is to be held in Tokyo the day after tomorrow.
- Konferans öbür gün yapılacak.
Before the match, an opening ceremony was held in the Yoyogi stadium.
- Maçtan önce Yoyogi stadyumunda bir açılış töreni yapıldı.
Many atrocities were committed during the war.
- Savaş boyunca birçok zulüm yapıldı.
The enemy committed a horrible manslaughter in the city.
- Düşman, şehirde korkunç bir katliam yaptı.
She made coffee for all of us.
- O hepimiz için kahve yaptı.
Butter is made from cream.
- Tereyağı kaymaktan yapılır.
The baby is asleep. Don't make a noise.
- Bebek uyuyor. Gürültü yapmayın.
A good daughter will make a good wife.
- İyi bir kız çocuğu, iyi bir eş yapacaktır.
Many atrocities were committed during the war.
- Savaş boyunca birçok zulüm yapıldı.
Tom committed a bank robbery.
- Tom bir banka soygunu yaptı.