yapış

listen to the pronunciation of yapış
Турецкий язык - Английский Язык
making; construction; production
way of making/constructing/producing something
clung

My wet clothes clung to my body. - Islak elbiselerim vücuduma yapıştı.

As the waves crested about them, Tom and Mary clung desperately to the gunwales of their lifeboat. - Dalgalar etraflarını döverken Tom ve Meryem can havliyle filikalarının küpeştesine yapıştılar.

adhare
{f} clam
cohere
cling

Wet clothing clings to the skin. - Islak giysi cilde yapışır.

{f} clinging
adhere

Wet clothes adhere to the skin. - Islak giysiler tene yapışır.

This glue does not adhere to plastic. - Bu yapıştırıcı plastiğe yapışmaz.

cohering
yapış yapış
sticky

My whole body is sticky with sweat. I want to take a bath as quickly as possible in order to feel refreshed. - Bütün vücudum terden yapış yapış. Kendime gelmek için mümkün olduğu kadar çabuk bir banyo almak istiyorum.

This is a sticky situation. - Bu yapış yapış bir durum.

yapış yapış
viscous
yapış yapış
gummy
yapış yapış
tacky
yapış yapış
ropy
yapış yapış
viscid
yapış yapış
gluey
yapış yapış
glutinous
yapış yapış
very sticky
yapış yapış çamur
sludge
yapış yapışlık
ropiness
yap
do
yap
did

Did you do it by yourself? - Onu kendin mi yaptın?

You didn't do a very good job, I said. - Çok iyi bir iş yapmadığını söyledim.

yap
does

Regardless of what he does, he does it well. - Yaptığını düşünmeden, onu iyi yapar.

Why doesn't anybody translate my sentences? - Neden kimse cümlelerimin çevirisini yapmıyor?

yap
{f} doing

Translating sentences on Tatoeba is more fun than doing homework. - Tatoeba'da cümleleri çevirmek ev ödevi yapmaktan daha eğlenceli.

I'm doing it for you. - Bunu senin için yapıyorum.

yap
(Bilgisayar) do it

You must do it yourself. - Onu kendin yapmalısın.

Can you do it in one day? - Onu bir günde yapabilir misin?

yap
made of

I want a suit made of this material. - Bu kumaştan yapılmış bir takım elbise istiyorum.

Bottles of beer are made of glass. - Bira şişeleri camdan yapılır.

yap
{f} making

He was guilty of making a mistake. - O, bir hata yapmaktan suçluydu.

He is afraid of making mistakes. - Hata yapmaktan korkuyor.

yap
{f} performing

They assisted him in performing the operation. - Onlar onun operasyonu yapmasında yardım etti.

Tom saved Mary's life by performing the Heimlich maneuver. - Tom Heimlich manevrasını yaparak Mary'nin hayatını kurtardı.

yap
hold in
yap
{f} done

Having done my homework, I watched the baseball game on television. - Ev ödevimi yaptıktan sonra ,televizyonda beyzbol oyununu izledim.

He cannot have done such a thing. - Öyle bir şey yapmış olamaz.

yap
made up

She has made up her mind to go to America to study. - O, eğitim yapmak için Amerika'ya gitmeye karar verdi.

This stool is made up of leather and wood. - Bu tabure, deri ve tahtadan yapılmıştır.

yap
{f} make of

Tom and Mary aren't quite sure what to make of this. - Tom ve Mary, bununla ilgili ne yapacaklarından pek emin değildir.

What do you make of that? - Onunla ilgili ne yaparsın?

yap
held in

Parliamentary elections will be held in Germany in 2017. - Parlamento seçimleri 2017'de Almanya'da yapılacak.

Before the match, an opening ceremony was held in the Yoyogi stadium. - Maçtan önce Yoyogi stadyumunda bir açılış töreni yapıldı.

yap
commit

The committee had a long session. - Komite uzun bir oturum yaptı.

Many atrocities were committed during the war. - Savaş boyunca birçok zulüm yapıldı.

yap
{f} made

Bottles of beer are made of glass. - Bira şişeleri camdan yapılır.

Beer bottles are made of glass. - Bira şişeleri camdan yapılır.

yap
make&
yap
make

I know you can make it. - Yapabileceğini biliyorum.

The teacher is angry, so please do not make noise in the classroom! - Öğretmen kızgın, bu nedenle lütfen sınıfta gürültü yapmayın!

yap
committed

The enemy committed a horrible manslaughter in the city. - Düşman, şehirde korkunç bir katliam yaptı.

Tom committed a bank robbery. - Tom bir banka soygunu yaptı.

Английский Язык - Английский Язык

Определение yapış в Английский Язык Английский Язык словарь

Yap
An atoll in the Caroline Islands of western Micronesia
yap
To bark; to yelp
yap
informal terms for the mouth
yap
A badly behaved child, a brat
yap
A bark; a yelp
yap
To talk, especially excessively
yap
{f} yelp, bark; talk noisily or foolishly; chatter
yap
The mouth, which produces speech
yap
An informal talk
yap
{i} yelp, bark; chatter, foolish talk; uncouth person; mouth (Slang)
yap
The high-pitched bark of a small dog
yap
Of a small dog, to bark
yap
If a small dog yaps, it makes short loud sounds in an excited way. The little dog yapped frantically. An island group and state of the Federated States of Micronesia in the western Caroline Islands of the western Pacific Ocean. Discovered by the Spanish in 1791, it became part of a Japanese mandate after 1920 and fell to U.S. forces in 1945. the sound a small dog makes when it yaps
yap
bark in a high-pitched tone; "the puppies yelped"
Турецкий язык - Турецкий язык
Yapmak işi veya biçimi
Yapma işi veya biçimi
yapış yapış
Nemli, rutubetli
yapış yapış
Yapışkan bir madde ile bulanmış
yapış yapış
Islak