Brian's girlfriend often begs him to take her to luxurious restaurants.
- Brian'ın kız arkadaşı sık sık onu lüks restoranlara götürmesi için yalvarır.
The sick child's mother implored the doctor to come immediately.
- Hasta çocuğun annesi hemen gelmesi için doktora yalvardı.
She implored him to come back.
- O onun geri gelmesi için yalvardı.
He pleaded with the judge for mercy.
- Merhamet için yargıca yalvardı.
She pleaded with him to stay a little bit longer.
- O, biraz daha uzun kalması için ona yalvardı.
Do not abandon us, I entreat.
- Bizi terk etmeyin, yalvarıyorum.
She looked at me with a passionate expression of entreaty.
- O bana tutkulu bir yalvarma ifadesiyle baktı.