Nobody lives in this house.
- Bu evde hiç kimse yaşamıyor.
Gerhard Schroeder is the first German chancellor not to have lived through World War II.
- Gerhard Schröder, II. Dünya Savaşı boyunca yaşamayan ilk şansölyedir.
I think that our living together has influenced your habits.
- Sanırım birlikte yaşamamız senin alışkanlıklarını etkiledi.
She is used to living alone.
- Yalnız yaşamaya alışkın.
Long live the Tatoeba Project!
- Çok yaşa Tatoeba Projesi!
Long live the Soviet Union!
- Çok yaşa Sovyetler Birliği!
Hurray! I have found it!
- Yaşasın! Ben onu buldum!
Do you know where Miss Hudson lives?
- Bayan Hudson'un nerede yaşadığını biliyor musunuz?
Tom knows a man who lives in Boston.
- Tom Bostonda yaşayan bir adam tanıyor.
Animals inhabit the forest.
- Hayvanlar ormanda yaşar.
The region has never been inhabited by people.
- Bölgede insanlar hiç yaşamadı.