yükseltilmiş

listen to the pronunciation of yükseltilmiş
Турецкий язык - Английский Язык
raised

Raised kerbs at bus stops should be mandatory. - Otobüs duraklarında yükseltilmiş bordürler zorunlu olmalıdır.

increased
heightened
raised to
elevated to
sublimate
exalted
yükseltilmiş (kötü arazi üstünden) geçiş yolu sistemi
(Askeri) elevated causeway system
yükseltilmiş (kötü arazi üstünden) geçiş yolu sistemi (modüler)
(Askeri) (M) elevated causeway system (modular)
yükseltilmiş cevap
(Askeri) graduated response
yükseltilmiş geçiş yolu sistemi (Deniz Kuvvetleri layteri)
(Askeri) (NL) elevated causeway system (Navy lighterage)
yükseltilmiş seferberlik cevabı; yer seyyar radarı
(Askeri) graduated mobilization response; ground mobile radar
yükseltilmiş zemin
estrade
yüksel
{f} rose

The index rose 4% from the preceding month. - Endeks bir önceki aya göre % 4 yükseldi.

Today, the temperature rose as high as 30 degrees Celsius. - Bugün ısı 30 santigrat dereceye kadar yükseldi.

yüksel
went up

The rocket went up smoothly. - Roket sorunsuzca yükseldi.

The balloon went up in the sky. - Balon gökyüzüne doğru yükseliyor.

yüksel
rise

Prices will continue to rise. - Fiyatlar yükselmeye devam ediyor.

Prices are still on the rise. - Fiyatlar hâlâ yükseliştedir.

yüksel
tall

The tree was so tall that it towered over the garden wall. - Ağaç o kadar yüksekti ki bahçe duvarının üzerinde yükseldi.

yüksel
gone up

The cost of living has gone up. - Yaşamanın maliyeti yükseldi.

Why have coffee prices gone up? - Kahve fiyatları neden yükseldi?

yüksel
{f} risen

The exchange rate for the yen against the dollar has risen. - Yen için döviz kuru dolar karşısında yükseldi.

The river's water level has risen. - Nehrin su seviyesi yükseldi.

yüksel
{f} rising

The rising sun seen from the top was beautiful. - Tepeden görülen yükselen güneş güzeldi.

The sun is rising now. - Güneş şimdi yükseliyor.

yüksel
{f} tower

The tree was so tall that it towered over the garden wall. - Ağaç o kadar yüksekti ki bahçe duvarının üzerinde yükseldi.

The tower rose up against the blue sky. - Kule mavi gökyüzüne doğru yükseldi.

yüksel
got high
yüksel
get high

As global warming increases, sea levels get higher and higher. - Küresel ısınma artarken deniz seviyesi gittikçe yükseliyor.

yüksel
{f} buoy
yüksel
{f} towering
yüksel
go up

It is certain that the price of gold will go up. - Altın fiyatının yükseleceği kesin.

Prices are about to go up again. - Fiyatlar tekrar yükselmek üzere.

Yüksel
(isim) Be lofty, be noble
fazla yükseltilmiş
(ses) overblown
kriko ile yükseltilmiş
jacked
Турецкий язык - Турецкий язык
merfu hadis
yükseltilmiş
Избранное