I went in the direction my friend indicated.
- Ben arkadaşımın gösterdiği yönde gittim.
Venus rotates in the opposite direction from most other planets in our Solar System.
- Venüs Güneş sistemimizdeki diğer birçok gezegenden ters yönde döner.
We must examine the various aspects.
- Çeşitli yönleri incelemeliyiz.
He stressed the convenient aspects of city life.
- Şehir hayatının elverişli yönlerini vurguladı.
A dreary landscape spread out for miles in all directions.
- Kasvetli bir manzara, her yöne millerce yayıldı.
I have no sense of direction so I always travel with a compass.
- Benim bir yön duyum yok bu yüzden her zaman bir pusula ile seyahat ederim.
She was similar to me in many ways.
- Birçok yönden bana benzerdi.
The Way produces one, one produces two, two produces three, and three produces the myriad things.
- Yöntem biri, bir ikiyi, iki üçü, ve üç sayısız şeyleri üretir.
Of course you can trust me. Have I ever given you a bum steer before?
- Elbette bana güvenebilirsin. Ben hiç daha önce seni yanlış yönlendirdim mi?
The flood diverted the course of the river.
- Sel nehrin yönünü değiştirdi.
There's a trend these days towards small families.
- Bu günlerde küçük ailelere doğru bir yönelim var.
I lost my bearings when I came out of the subway.
- Metrodan çıktığımda yönümü kaybettim.
I lost my bearings when I came out of the subway.
- Metrodan çıktığımda yönümü kaybettim.
Employers cannot refuse to hire workers because of their race, religion, ethnic origin, skin colour, sex, age, marital status, disability or sexual orientation.
- İşverenler ırkları, dinleri, etnik kökenleri, deri renkleri, cinsiyetleri, yaşları, medeni durumları, engellilikleri ya da cinsel yönelimleri nedeniyle işçileri işe almayı reddemezler.
This room's orientation is great.
- Bu odanın yönü harika.
We were rerouted because of weather.
- Havadan dolayı yönümüzü değiştirdik.
A farewell party was held for the executive who was retiring.
- Emekli olan bir yönetici için bir veda partisi düzenlendi.
That person is elected by the majority party caucus.
- O kişi çoğunluk partisi yönetim kurulu tarafından seçilir.
The exit is on the right side of the direction of travel.
- Çıkış seyahat yönünün sağ tarafında.
I just discovered the dark side of Tatoeba.
- Tatoeba'nın karanlık yönünü kesinlikle keşfettim.
England resembles Japan in many respects.
- İngiltere birçok yönden Japonya'ya benzer.
You are wrong in some respects.
- Bazı yönlerden hatalısın.
Tom has no sense of direction.
- Tom'un yön duyusu yok.
I have no sense of direction so I always travel with a compass.
- Benim bir yön duyum yok bu yüzden her zaman bir pusula ile seyahat ederim.
My opinion is the opposite.
- Benim görüşüm karşı yönde.
Sami was coming in the opposite direction.
- Sami karşı yönden geliyordu.