Определение x-küçük в Турецкий язык Английский Язык словарь
- x-small
- küçük düşürmek
- humiliate
I just want to humiliate Tom.
- Sadece Tom'u küçük düşürmek istiyorum.
I just want to humiliate her.
- Ben sadece onu küçük düşürmek istiyorum.
- küçük
- little
I've brought you a little something.
- Sana küçük bir şey getirdim.
He is sailing a little boat on the water.
- O suda küçük bir bot ile denize açılıyor.
- küçük
- (Hukuk) small
He lived in a small town nearby.
- Yakınlardaki küçük bir kasabada yaşıyordu.
My room is very small.
- Benim odam çok küçük.
- küçük çocuk
- kid
- küçük
- slight
I don't have the slightest idea.
- En küçük bir fikrim yok.
The slightest mistake may lead to a fatal disaster.
- En küçük hata ölümcül bir felakete götürebilir.
- küçük resim fırçası
- pencil
- küçük düşürmek
- disparage
- küçük
- kid
I have three young kids.
- Üç küçük çocuğum var.
My kid brother is twelve.
- Benim küçük erkek kardeşim on iki yaşında.
- küçük
- mini
My DVD collection is absolutely miniscule.
- Benim DVD koleksiyonum kesinlikle küçük.
- küçük düşme
- humiliation
- küçük düşürücü
- humiliating
You can't imagine how humiliating this is.
- Bunun ne kadar küçük düşürücü olduğunu hayal bile edemezsin.
The war ended with a humiliating defeat for Britain.
- Savaş İngiltere için küçük düşürücü bir yenilgi ile sona erdi.
- küçük şişe
- vial
- küçük ay
- February
- küçük
- child
According to the CRC, all people under 18 are considered to be children.
- ÇHS'ye göre, 18 yaşından küçük tüm insanlar çocuk olarak kabul edilir.
A young child has a small vocabulary.
- Genç bir çocuğun küçük bir kelime haznesi vardır.
- küçük
- baby
An old man entered the old church with his elder son, his younger daughter and her little baby.
- Yaşlı bir adam, büyük oğlu, küçük kızı ve küçük bebeği ile eski kiliseye girdi.
Mary's baby is less than a month old.
- Mary'nin bebeği bir aydan daha küçük.
- daha küçük
- less
- en küçük parça
- shred
- kadının küçük özel odası
- boudoir
- küçük
- peanut
The boy gathered a handful of peanuts and put them in a small box.
- Oğlan bir avuç yer fıstığı topladı ve onları küçük bir kutuya koydu.
- küçük
- young
Lucy's mother told her to take care of her younger sister.
- Lucy'nin annesi, ona küçük kız kardeşine bakmasını söyledi.
Sam is two years younger than Tom.
- Sam Tom'dan iki yaş küçük.
- küçük adam
- pipsqueak
- küçük adam
- peanut
- küçük ama mükemmel
- bijou
- küçük düşürücü
- insulting
Slanderous, defamatory, obscene, indecent, lewd, pornographic, violent, abusive, insulting, threatening and harassing comments are not tolerated.
- İftira niteliğinde, küçük düşürücü, müstehcen, uygunsuz, iffetsiz, pornografik, şiddet, suistimal, hakaret, tehdit ve taciz yorumlarına katlanılmaz.
- küçük düşürücü eleştirme
- diatribe
- küçük görmek
- belittle
- küçük halı
- rug
- küçük kimse
- junior
- küçük körfez
- creek
- küçük oda
- closet
- küçük ve güzel
- bijou
- kıtalardan küçük kara parçası
- subcontinent
- marifetli küçük araç
- gadget
- küçük at
- pony
Tom wanted me to buy him a pony.
- Tom ona küçük at almamı istedi.
- -den küçük
- under
- -den küçük
- minus
- daha küçük
- under
- en küçük
- min
- iri başlı küçük çivi
- tack
- kiraz gibi küçük
- (Botanik, Bitkibilim) berry
- küçük
- weenie
- küçük
- incidental
- küçük
- exiguous
- küçük
- weensy
- küçük
- piffling
- küçük
- frugal
- küçük
- small-time
- küçük
- lil (little)
- küçük
- dinkey
- küçük
- wee
I'd like to take a small trip this weekend.
- Bu hafta sonu küçük bir gezi yapmak istiyorum.
A woman friend of ours took a trip to a small town last week.
- Bizim bir bayan arkadaşımız, geçen hafta küçük bir kasabaya bir seyahat yaptı.
- küçük
- piccolo
- küçük
- (Tıp) mini-
- küçük
- boxy
- küçük
- (Tıp) minimus
- küçük
- menial
- küçük
- undersize
- küçük
- tiny
She got me a tiny toy.
- O, bana küçük bir oyuncak aldı.
Tom took a tiny bite of Mary's donut.
- Tom Mary'nin gözlemesinden küçük bir lokma aldı.
- küçük
- (Matematik) immeasurably small
- küçük ada
- cay
- küçük adam
- small man
- küçük aile
- small family
- küçük azı
- (Anatomi) premolar
- küçük azıdişine ait
- premolar
- küçük düşürücü kimse
- detractor
- küçük filo
- escadrille
- küçük göl
- pond
- küçük görmek
- disdain
- küçük görmek
- patronise
- küçük görmek
- vilipend
- küçük görmek
- scorn
- küçük han
- (Turizm) hostelry
- küçük hap
- (Tıp) capsule
- küçük harf
- lower-case letter
- küçük iş
- (Bilgisayar) small business
- küçük koy
- hamlet
- küçük köy
- dorp
- küçük oda
- cabinet
- küçük oda
- cubicle
- küçük ses
- (Muzik) mic volüm
- küçük suç
- (Kanun) petty offence
- küçük sözlük
- glossary
- küçük sözlük
- (Bilgisayar) glossary list
- küçük taş
- pebbles
- küçük ton
- short ton
- küçük ünlü uyumu
- (Dilbilim) labial harmony
- sonsuz küçük
- (Matematik) infinitésimal
- çok küçük
- tiny
- çok küçük
- x-small
- çok küçük
- (Tıp) nano-
- çok küçük
- diminutive
- çok küçük
- fractional
- çok küçük
- smallest
Moncalvo is the smallest Italian city.
- Moncalvo çok küçük bir İtalyan şehridir.
- çok küçük
- wee
- küçük orospu
- slut
- küçük olanı
- lesser
- En Küçük Ortak Kat
- The smallest common multiple
- Küçük Kıyamet
- (Tarih) The 1509 Constantinople earthquake: an earthquake that occurred in the Sea of Marmara on September 10, 1509 at about 10 p.m
- Küçük Kıyamet
- (Tarih) Lesser Judgement Day
- en küçük ortak kat
- Least common multiple
- eni küçük olan, dar
- Most of the small, narrow
- hafif, küçük
- lighter, smaller
- kavunun küçük olgunlaşmamış şekli
- The small unripe melon shape
- küçük abdest
- small bowel
- küçük adımlı kimse
- one small step
- küçük ayı
- little bear
- küçük bakır tencere
- small copper pot
- küçük boylu
- small stature
- küçük ev
- maisonette
- küçük görmek
- underrate
- küçük kahpe
- little bitch
- küçük kanal
- small channels
- küçük kokulu kavun
- small muskmelon
- küçük limon
- small lemon
- küçük masa
- small table
- küçük sinek
- little fly
- küçük tane
- small grains
- küçük tekke
- small lodges
- küçük tüfek
- young guns
- küçük ve sevimli (çocuk, kadın)
- small and cute (children, women)
- küçük yaşta izci çocuk
- Boy Scout at a young age
- küçük çalı kuşu
- small Kinglet
- küçük çaplı
- minor
- yakub peygamberin en küçük oğlu
- Jacob is the youngest son of the prophet
- küçük küçük kesmek
- shred
- küçük küçük yemek
- pick