Shylock aç gözlü, ve daha kötüsü,çok pintidir.
- Shylock is greedy, and what is worse, very stingy.
Derhal doktoru çağır, yoksa hasta daha kötü olabilir.
- Send for the doctor at once, or the patient may get worse.
Hava karardı, ve daha da kötüsü, yolumuzu kaybettik.
- It grew dark, and what was worse, we lost our way.
Daha da kötüsü, yağmur yağmaya başladı.
- To make matters worse, it began to rain.
Belirtiler daha da kötüleşiyorsa bir doktora danışmalısın.
- You should consult a doctor if the symptoms get worse.
Shylock aç gözlü, ve daha kötüsü,çok pintidir.
- Shylock is greedy, and what is worse, very stingy.
Her şeyin daha beteri de vardır.
- It could always be worse.
Sen ondan daha kötüsün.
- You're worse than her.
Sen ondan daha kötüsün.
- You're worse than him.
Bundan daha beter olabilir mi bilemiyorum!
- I don't know if it could get any worse than this!
Her şeyin daha beteri de vardır.
- It could always be worse.
Tom'un başı düşündüğümden daha çok dertte.
- Tom is in worse trouble than I thought.
Ben daha kötü şeyler duydum.
- I've heard of worse things.
Yalnız olmaktan daha kötü şeyler var.
- There are worse things than being alone.
Tom düşündüğümüzden daha kötü durumda.
- Tom is in worse shape than we thought.
Tom, John'dan daha kötü durumda.
- Tom is in worse shape than John.
Dekorasyon kötü değil.
- The decorating isn't bad.
Kötü bir karın ağrım var.
- I've got a bad stomachache.
Daha önce olduğumuzdan daha yoksul değiliz.
- We're no worse off than we were before.
Şimdi daha önce olduğumuzdan daha yoksuluz.
- We're worse off now than before.
Her gün balık yemek sizin için zararlı mı?
- Is eating fish every day bad for you?
Kötü hava törene zarar verdi.
- The bad weather marred the ceremony.
O, fena halde azarlanmış görünüyor.
- It seems that he was badly scolded.
Tom bir trafik kazasında fena halde yaralandı.
- Tom was badly injured in a traffic accident.
Tom beni rahatsız etmeyi bırakmadı.
- Tom wouldn't stop badgering me.
Kötü bir öğretmene sahip olmak sizi rahatsız ediyor olmalı. Ben de aptalım. Öyleyse, tamam.
- It must bother you to have taken a bad master. I'm stupid too. So, it's all right.
Benim kötü bir sert ensem var.
- I have a bad stiff neck.
Sahte para her zaman geri gelir.
- Bad money always comes back.
Sahtekâr olma konusunda kötü bir üne sahiptir.
- He has a bad reputation of being dishonest.
Tom emniyet kemerini takıyor olsaydı o kadar kötü yaralanmazdı.
- If Tom had been wearing his seat belt, he wouldn't have been injured so badly.
İnsanları parmakla göstermek terbiyesizlik.
- It's bad manners to point at people.
Ağzın doluyken konuşmak terbiyesizliktir.
- It's bad manners to speak with your mouth full.
Kendimi Breaking Bad'in sonunun gülünç bir şekilde aceleye getirildiğini düşünmekten alıkoyamıyorum - yine de çok güzel bir dizi ama daha iyi olabilirdi.
- I can't help but feel like the ending of Breaking Bad was ridiculously rushed, still an amazing show but it could've been better.
Kel olmakla ilgili güzel şeylerden biri, asla kötü bir saçlı bir gününün olmamasıdır.
- One of the nice things about being bald is that you never have a bad hair day.
Berbat bir baş ağrısı çekiyorum.
- I'm suffering from a bad headache.
Bu berbat havada dışarı çıkmasan iyi olur.
- You had better not go out in this bad weather.
Jose kendini kötü karakterli bir kişi olarak gösterdi.
- José showed himself to be a person of bad character.
Karaciğer yemek sizin için kötü mü?
- Is eating liver bad for you?
O seninle konuşmayı reddedebilir çünkü o çok kötü bir ruh hali içinde.
- She may well refuse to speak to you because she's in a very bad mood.
Yalan söylemek çok kötü bir alışkanlıktır.
- Telling lies is a very bad habit.
Kötü haber söylendiğinde o ciddi görünüyordu.
- He looked grave when told the bad news.
Bozuk İngilizce dünyanın en yaygın dilidir.
- Bad English is the most widespread language in the world.
Tom'un yüzü kötü bir biçimde çürük.
- Tom's face is badly bruised.
Sepetteki bir çürük elma bütün sepeti çürütür
- One bad apple spoils the barrel.
Kötü hissediyordum, bu yüzden hastaneye kabul edildim. Fakat bende gerçekten sağlıksız bir şey olmadığı anlaşıldı.
- I felt bad, so I was admitted into the hospital. However, it turned out that there was nothing really wrong with me.
Tom'un son filmi şimdi yayınlandı. Adı Tatoeba: Hatalı ağ geçidi.
- Tom's latest movie just came out. It's called Tatoeba: Bad Gateway.
Bu öğleden sonra hava kötüleşecek.
- This afternoon the weather is going to get worse.
Derhal yatmaya gitsen iyi olur, yoksa soğuk algınlığın daha da kötüleşir.
- You had better go to bed right away, or your cold will get worse.
Küfürlü dil, kötü bir kalbin işaretidir.
- The cursing tongue is an indication of a bad heart.
My son could do worse than grow up to be like you, Sir. (said to a man who just saved a few people from a burning house).
Göründüğünden daha da kötüdür.
- It's even worse than it looks.
Kayboldum ve daha da kötüsü, sonra yağmur yağmaya başladı.
- I got lost, and to make it even worse, it then began to rain.
Ted's car isn't running well. If worse comes to worst, he can take the bus to school.
Boş mideyle içki içmek sağlığa zararlıdır.
- Drinking on an empty stomach is bad for your health.
Sigara içmenin sağlık için zararlı olduğunu söylemeye gerek yok.
- It goes without saying that smoking is bad for the health.
Hastanede bir sürü hasta gördüm, onlardan bazıları kötü şekilde yaralanmıştı.
- I saw many patients at the hospital, some of whom were badly injured.
Annem kötü bir soğuk algınlığından dolayı hasta.
- My mother is sick with a bad cold.
Tom bunu yapmanın yanlış bir fikir olduğunu düşünüyor.
- Tom thinks that doing that is a bad idea.
Tom Fransızcayı o kadar kötü konuşuyor ki çoğunlukla yanlış anlaşılıyor.
- Tom speaks French so badly that he is often misunderstood.
Hava daha da kötüye gidiyordu.
- The weather was going from bad to worse.
İş daha da kötüye gitmeye devam ediyor.
- Business keeps going from bad to worse.
She was very ill last week but this week she’s worse.
Her leg is infected. Still worse, she's developing a fever.
His mood took a turn for the worse.
He drives worse than anyone I know.
Your exam results are worse than before.
If worse comes to worst, then these stock certificates will make fine wallpaper.
Knowing the real reasons for his action caused her to view them in a worse light.
Sorry, my bad!.
Do you think it is a bad idea to confront him directly?.
Divorce is usually a bad experience for everybody involved.
Did you see what he wrote on that guy's forehead? What a bad ass!.
A curious specimen of Gloucestershire dialect c»me out in an assault case heard by the Gloucester court magistrates on Saturday. One of the witnesses, speaking of what a girl was doing at the time the assault took place, said she was ' badding ' walnuts in a pigstye. The word is peculiarly provincial : to ' bad ' walnuts is to strip away the husk. The walnut, too, is often called » 'bannut,' and hence the old Gloucestershire phrase, ' Come an' bad the bannuts.'.
I didn't do too bad in the last exam.
Be careful. There are bad people in the world.
He is in bad need of a haircut.
These apples have gone bad.
You is sic] bad, man!.
For better or worse, he’s the president.
Its bark is worse than its bite.
... it's just getting worse. ...
... And that barrier is getting worse, not better, not because ...