METRO'da mı çalışmak istiyorsun?!
- You want to work at METRO?!
Saatlerce çalışmaktan yoruldum.
- I felt tired from having worked for hours.
İyi bir iş yapmak istiyorsanız, uygun araçları kullanmalısınız.
- If you want to do good work, you should use the proper tools.
Mayuko zor iş yapmaktan kaçındı.
- Mayuko avoided doing hard work.
Tom'un eserlerde çok sayıda projesi var.
- Tom has a lot of projects in the works.
Bu kitap şairin en iyi eserlerinden biridir.
- This book is one of the poet's best works.
Sanırım yakında tüm işleri bitirmiş olacaksınız.
- I think you will have done all the work soon.
O bazen işe arabayla gider.
- Sometimes he drives to work.
Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemeliyim.
- Before going to work in Paris I must freshen up on my French.
Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemek zorundayım.
- Before going to work in Paris I need to brush up my French.
Darwin'in yapıtı her şeyi değiştirir.
- Darwin's work changes everything.
Şimdiye kadar Shakespeare'in üç tane yapıtını okudum.
- I have read three of Shakspeare's works so far.
Bir müze görevlisi olarak çalışıyorum.
- I work as a museum attendant.
Tom bir benzin istasyonu görevlisi olarak çalıştı.
- Tom worked as a gas station attendant.
İşim olmasa, bu kitapları okuyabilirim.
- Were I free from work, I could read these books.
Ben şimdilik o kitapçıda çalışmak istiyorum.
- For the time being I want to work at that bookstore.
Daha iyi maaş ve daha iyi çalışma koşulları için temizlik emekçileri grevine barış içinde yardım etmek için oraya gitmişti.
- He had gone there to help garbage workers strike peacefully for better pay and working conditions.
Tom iş yerindeki herkese emekli olacağını söyledi.
- Tom told everybody at work that he was going to retire.
Dün gece fazla uyuyamadım bu yüzden bütün gün işte uyukluyordum.
- I didn't get much sleep last night so I was nodding off all day at work.
Genellikle işten ne zaman ayrılırsın?
- When do you usually get off work?
Boş eller internetin atölyesidir.
- Idle hands are the Internet's workshop.
Dan treni bir bakım atölyesine sürdü.
- Dan drove the train to a maintenance workshop.
Komite herkesi memnun edecek önlemleri düzenlemek için dün gece geç saatlere kadar yatmadı.
- The committee stayed up late last night trying to work out measures that would please everyone.
Sıcak bir yaz gününde, klima bizi serin tutmak için bütün gün çalışır.
- On a hot summer day, the air conditioner works all day to keep us cool.
Bir sürü işim yok ama bu hafta beni ofiste tutmak için yeterli.
- I don't have a lot of work, but it's enough to keep me in the office this week.
Onun cinayetini çözmek için polis ile birlikte çalışıyorum.
- I'm working with the police to solve his murder.
Bu sorunu çözmek hemen hemen imkânsız.
- It's almost impossible to work out this problem.
Bugün fazla mesai yapmayacağım.
- I won't work overtime today.
John fazla mesaiden dolayı yorgundu.
- John was tired from working overtime.
O bir fabrikada çalışır.
- He works in a factory.
Tony, bir dükkân veya bir fabrikada çalışmak istemiyordu.
- Tony did not want to work in a shop or a factory.
Ne tür bir iş yapmak istediğinizi düşünmelisiniz.
- You must consider what kind of work you want to do.
Tom mühendislik dalında mastır yapmak için çalışıyor.
- Tom is working toward a master's degree in engineering.
Bu eserde görünen tüm karakterler tamamen hayal ürünüdürler. Yaşayan ya da ölü gerçek kişilere olan herhangi bir benzerlik sadece rastlantıdır.
- All characters appearing in this work are fictitious. Any resemblance to real persons, living or dead, is purely coincidental.
O çalışırken bir kaza yaptı.
- She had an accident while working.
O çalışırken bir kaza yaptı.
- While working, she had an accident.
Eski bilgisayar korsanlarını güvenlik uzmanı olarak çalıştırmak için kiralamak iyi bir fikir mi?
- Is it a good idea to hire former hackers to work as security professionals?
O her şeyi çalıştırmak için kararlıydı.
- She was determined to make everything work.
Wienczysława, işyerindeki en güzel esmerdir.
- Wienczysława is the most beautiful brunette in the workplace.
Tom işini seven mutlu bir adam ve işyeri hakkında iyi hissediyor.
- Tom is a happy guy who likes his job and feels good about his workplace.
Hiçbir şey çok uzun süre işlemedi.
- Nothing worked for very long.
İşlemeyeceğini düşünüyorum.
- I think it won't work.
İşimizin yapılmış olmadığını biliyoruz.
- We know our work isn't done.
Bir ayda işi tamamen bitirmek imkansız.
- It is utterly impossible to finish the work within a month.
Her şahsın çalışmaya, işini serbestçe seçmeye, adil ve elverişli çalışma şartlarına ve işsizlikten korunmaya hakkı vardır.
- Everyone has the right to work, to free choice of employment, to just and favourable conditions of work and to protection against unemployment.
Başarılı olmak istiyorsan, çok çalışmalısın.
- You must work hard, if you want to succeed.
Başarılı olmak için sıkı çalıştın.
- You have worked hard to succeed.
She knows how to work the system.
He used pliers to work the wire into shape.
I work with the homeless people from the suburbs.
He hasn’t come home yet, he’s still at work.
The rock musician worked the crowd of young girls into a frenzy.
It takes a lot of work to write a dictionary.
Work is done against friction to drag a bag along the ground.
He worked the levers.
The soft metal works well.
This artist works mostly in acrylics.
My plan didn’t work.
the mine was worked until the last scrap of ore had been extracted.
They worked on her to join the group.
His fingers worked with tension.
The dye worked its way through.
I cannot work a miracle.
He is working his servants hard.
Tom said his father worked in Boston.
- Tom said that his father worked in Boston.
Tom said that his father worked in Boston.
- Tom said his father worked in Boston.
Labor is a necessary evil.
- Work is a necessary evil.
... She and her team are doing tremendous work, for instance, ...
... your closet that would compromise your ability to work for them. Facebook logins were fast ...