Düzenleme kaldırıldı ama sonra yeniden yürürlüğe kondu.
- The regulation was abolished, but then it was reenacted.
Tom teknesine kız arkadaşının adını verdi ama sonra o onu terk etti.
- Tom named his boat after his girlfriend, but then she left him.
Bugün plaja gitmeyi planlıyordum fakat sonra yağmur yağmaya başladı.
- I was planning on going to the beach today, but then it started to rain.
Twitter'ı kullanırdım, fakat sonra onu sıkıcı biraz buldum, bu yüzden onu kullanmayı durdurdum.
- I used to use Twitter, but then found it a bit boring, so I stopped using it.
O tek kelime Fransızca söyleyemez ama üstelik bir yerli gibi İngilizce konuşur.
- He can't say one word of French, but then again he speaks English like a native.