Devriye arabaları alanının tamamını kapsamaktadır.
- The patrol cars cover the whole of the area.
O, bütün dersi ezberleyerek tam not aldı.
- She got full marks by memorizing the whole lesson.
Kanada civarında bir yerde birkaç dönüm karla ilgili iki ulusun savaşta olduğunu ve bu güzel savaşa tüm Kanada'nın değdiğinden daha çok para harcadıklarını bilirsiniz.
- You know that two nations are at war about a few acres of snow somewhere around Canada, and that they are spending on this beautiful war more than the whole of Canada is worth.
Tüm Dünya Zirve toplantısını izliyor.
- The whole world is watching the summit conference.
Bütün pastayı yiyecek mi?
- Will he eat the whole cake?
Karam, bütün okuldaki en iyi öğrencidir.
- Karam is the best student in the whole school.
Tom bütün gece tamamen uyanık kaldı.
- Tom remained wide awake the whole night.
O, bir şişe sütü tamamen içti.
- He drank a whole bottle of milk.
Bütün, parçaların toplamından daha büyüktür.
- The whole is greater than the sum of the parts.
Bütün takım için özür diledim.
- I apologized to the whole team.
Ben bütün haftayı yalnız geçirdim ve ben konuşmayı özledim.
- I spent the whole week alone, and I longed for conversation.
Ailesi için sağlıklı yemekler hazırlar.
- She prepares wholesome meals for her family.
Yağlar gibi komple bir yiyecek grubunu kesmeyi çok sağlıklı bulmuyorum.
- I don't think it's very healthy to cut out whole groups of foods like fats.
Gruplar ya küçük bir toplulukla ya da tüm dünya ile bir ilgi paylaşmak için iyi bir yoldur.
- Groups are a good way to share an interest with either a small community or the whole world.
Bütün toplum bu planın arkasında.
- The whole community is behind this plan.
Eserleri bir bütün olarak ne iyi nede kötü.
- As a whole his works are neither good nor bad.
Bir bütün olarak, plan iyi gibi görünüyor.
- As a whole, the plan seems to be good.
Bütün köy yanıp kül oldu
- The whole village was consumed by the fire.
Büyük bir ateş bütün kasabayı kül haline getirdi.
- The big fire reduced the whole town to ashes.
Yağlar gibi komple bir yiyecek grubunu kesmeyi çok sağlıklı bulmuyorum.
- I don't think it's very healthy to cut out whole groups of foods like fats.
Mary sadece az işlemden geçmiş yiyecekler yiyor. O çok sağlıklı olduklarını söylüyor.
- Mary only eats wholefoods. She says they're very healthy.
Yağlar gibi komple bir yiyecek grubunu kesmeyi çok sağlıklı bulmuyorum.
- I don't think it's very healthy to cut out whole groups of foods like fats.
I ate a fish whole!.
Whole of an ancient evil, I sleep sound.
I ate a whole fish.
Tom has lived here his entire life.
- Tom has lived here his whole life.
Tom has lived in Boston his entire life.
- Tom has lived in Boston his whole life.