O her nereye gitse, köpek onu izledi.
- The dog followed him wherever he went.
Her nereye gitsem köpek beni izler.
- The dog follows me wherever I go.
Amerika'da nereye giderseniz gidin, yollar ve otoyollar vardır.
- There are roads and freeways wherever you go in America.
Nereye giderseniz gidin, istasyonların yanında kaldırımlar üstünde bırakılmış çok sayıda bisiklet görürsünüz.
- Wherever you go, you see a lot of bicycles left on sidewalks near stations.
Sen onun için nerede oda bulabilirsen kutuyu koy, lütfen.
- Put the box wherever you can find room for it, please.
Dışarı çık, dışarı çık, neredeysen!
- Come out, come out, wherever you are!
Her nerede söylersen, Tom.
- Wherever you say, Tom.
Her nereye gitsem kameramı yanımda götürürüm.
- I take my camera with me wherever I go.
O her nereye gitse, köpek onu izledi.
- The dog followed him wherever he went.
Biz nerede olursa olsun bize yöneltilen teröre hızlı ve kararlı bir şekilde cevap yeteneğine sahip olacağız.
- We shall have the ability to respond rapidly and decisively to terrorism directed against us wherever it occurs.
Nerede olursa bir şekerleme yapabilirim.
- I can take a nap wherever.
Add quotations wherever they are needed.
Wherever have you been, all my life?.
You can sit wherever you like.
I see mistakes wherever I look.
Their job is to go where they are called.
You may do that wherever you want.
- You may do that wherever you want to.
I will follow you wherever you go.
- I'll follow you wherever you go.
... thing in there. And, you know, for me, it's, like, you just write whenever and wherever ...
... does not stand still and neither will I so wherever and whenever ...