Tom'u uyarmak zorundasın.
- You've got to warn Tom.
Herkesi uyarmak için önde koştum.
- I ran ahead to warn everybody.
Sana bir uyarıda bulunmak için seninle görüşmek zorunda kaldım.
- I had to see you to give you a warning.
Çin'de önce soyadımızı sonra adımızı koyarız.
- In China, we put our family name first, then our name.
Onların soyadı posta kutusunda yazılıdır.
- Their family name is written on their mailbox.
Biz herkesi tehlikeyle ilgili uyarmak için bağırdık.
- We shouted in order to warn everyone of the danger.
Çok kısa bir uyarı veya açıklama akıllı bir kişi için yeterlidir.
- A very brief warning or explanation is enough for an intelligent person.
Aile adınızın yazılımı nasıl?
- What's the spelling of your family name?
Aile adınızı nasıl hecelersiniz?
- How do you spell your family name?
We waved a flag to warn the oncoming traffic.
I phoned to warn him of the rail strike.
Don't let me catch you running in the corridor again, I warn you.
then Iames Cephas and Iohn agreed with vs that we shuld preache amonge the Hethen and they amonge the Iewes: warnynge only that we shulde remember the poore.
... What we are about to show you is a preview which Warner ...