Korkunç bir şüphe beynimde gezindi.
- A horrible suspicion wandered around in my brain.
O, gölün etrafında gezindi.
- He wandered around the lake.
Hangi yola gitmem gerektiğini fark etmeden önce gezinerek bir saat harcadım.
- I spent an hour wandering before I realised which way I needed to go.
Tom'un alışveriş merkezinde tek başına gezinmesini istemiyorum.
- I don't want Tom wandering around the mall by himself.