Onun evinin önünde bir ileri bir geri yürüdü.
- He walked to and fro in front of her house.
Biz ileri geri koşuyorduk.
- We were running to and fro.
Ben nefesimi tutmaya çabalarken dalgalar beni şiddetle ileri geri fırlatıyordu.
- The waves were tossing me viciously to and fro as I struggled to hold my breath.
Karanlık olmaya başladığında, ben adımlarımı hızlandırdım.
- When it started to get dark, I quickened my pace.
Benim bir kalp pilim var.
- I've got a pacemaker.
O büyük bir hızla yürüdü.
- He walked at a quick pace.
Tom işleri kendi hızınızda yapar.
- Tom does things at his own pace.
Lütfen çok hızlı yürüme. Sana ayak uyduramıyorum.
- Please don't walk so fast. I can't keep pace with you.
Groups of men, in all imaginable attitudes, were lying, standing, sitting, or pacing up and down.
A light tossing to and fro and still rapidly advancing showed that one of the newcomers carried a lantern.