The boxer struck his opponent hard.
- Boksör rakibine sert vurdu.
The clock has already struck noon.
- Saat zaten öğleyi vurdu.
The man shot three birds with a gun.
- Adam bir silahla üç kuşu vurdu.
They were ready to run the risk of being shot by the enemy.
- Onlar düşman tarafından vurulma riskini göze almaya hazırdılar.
Dan was immediately smitten with Linda.
- Dan hemen Linda'ya vuruldu.
He was smitten with your mother.
- O senin annene vurulmuş.
I asked Tom to stop pounding on the wall.
- Tom'un duvara vurmasını bırakmasını istedim.
Tom started pounding on the door.
- Tom kapıya vurmaya başladı.
If it had not been for his timely hit, our team would have lost the game.
- Zamanında vuruş olmasaydı, bizim takım oyunu kaybetmiş olurdu.
A massive earthquake of magnitude 8.8 hit the Japanese islands today.
- 8.8 büyüklüğündeki büyük deprem bugün Japon adalarını vurdu.
I saw him beating the animal.
- Onun hayvana vurduğunu gördüm.
The rain was beating against the windows.
- Yağmur pencerelere vuruyordu.
He has a high batting average.
- Onun yüksek bir topa vuruş averajı vardır.
The couple was quarrelling and Chris knocked Beth down.
- Çift tartışıyordu ve Chris Beth'e vurup yere devirdi.
Hold on, someone is knocking at my door.
- Bekle , biri kapıma vuruyor.
It was a bright cold day in April, and the clocks were striking thirteen.
- Nisanda aydınlık soğuk bir gündü ve saat on üçü vuruyordu.
Have you ever beaten your dog?
- Hiç köpeğine vurdun mu?
I've never beaten Tom.
- Ben hiç Tom'a vurmadım.
We couldn't stop him from hitting her.
- Onun ona vurmasını engelleyemedik.
Ow! Yukiko! That hurts! Quit hitting me with your fists!
- Ooo! Yukiko! O acıtıyor! Bana yumruklarınla vurmaktan vazgeç!
Tom whacked the dog with his cane.
- Tom bastonu ile köpeğe vurdu.
Tom began to beat his son.
- Tom oğluna vurmaya başladı.
The rain beats against the window pane.
- Yağmur pencere camına vuruyor.