Kralın ondan çok sayıda gayrımeşru çocuğu vardı.
- The king had numerous illegitimate children with her.
Umutlu olmak için çok sayıda sebep var.
- There are numerous reasons to be hopeful.
Tom sayısız kanunu çiğnedi.
- Tom broke numerous laws.
Sayısız kez Boston'a gittim.
- I've been to Boston numerous times.
Birçok ülke nükleer silahsızlanma anlaşmasını imzaladı.
- Numerous countries have signed a nuclear disarmament agreement.
Aldığımızdan beri evde birçok iyileştirmeler yaptık.
- We have made numerous improvements to our house since we bought it.
Onun odasına girdiğimde, golf oynadığı yirmi yıl süresince kazandığı çok sayıda kupayı bana gösterdi.
- When I went into his room, he showed me the numerous trophies he had won during the twenty years he had played golf.
Kyoto'da çok sayıda üniversite var.
- There are numerous universities in Kyoto.