Paniğe yol açmak istemiyoruz.
- We don't want to cause a panic.
Paniğe yol açmak istemiyorum.
- I don't want to cause a panic.
Onun başarısızlığının ana nedeni tembelliktir.
- The primary cause of his failure is laziness.
Kaza çok fazla ölüme neden oldu.
- The accident has caused many deaths.
Durgunluk birçok işletmenin kapanmasına neden oldu.
- The recession caused many businesses to close.
İşçilerimiz buz fırtınasının neden olduğu hasarı onarmak için gece gündüz çalışıyorlar.
- Our employees are working around the clock to fix the damage caused by the ice storm.
Burada iyi bir amaç için buradayız.
- We're here for a good cause.
Fırtına hiçbir hasara neden olmadı.
- The storm didn't cause any damage.
Alarm için neden olmadığını anlıyorum.
- I see no cause for alarm.
Soruna sebep olan sorunun kurbanı olacaktır.
- Whoever causes trouble will be the victim of the trouble.
Tom'un niyeti Mary'ye sorun yaratmak değildi.
- Tom didn't intend to cause Mary any trouble.
Yakında hareket artmıyordu. Birçok kişinin cesareti kırıldı ve davadan ayrıldı.
- Soon the movement was no longer growing. Many people became discouraged and left the cause.
O, davaya hiçbir katkıda bulunmadı.
- He contributed nothing to the cause.
Bir boşanma duyduğumuzda biz bunun o iki kişinin temel ilkeler üzerinde anlaşmaya varma yetersizliğinden kaynaklandığını varsayıyoruz.
- When we hear of a divorce we assume that it was caused by the inability of those two people to agree upon fundamentals.
Dirty drinking water can cause sickness.
- Verunreinigtes Trinkwasser kann Krankheiten verursachen.
Tiny particles in the air can cause cancer.
- Kleine Partikel in der Luft können Krebs verursachen.