Ruhumu şeytana satmak istemiyorum.
- Ich will meine Seele nicht dem Teufel verkaufen.
Bunu nerede satmak istiyorsun?
- Wo willst du das verkaufen?
O, araba satışı ile uğraşıyor.
- He is engaged in selling cars.
O Deal'in içinde ve çevresinde ev alışı ve satışı düzenlemektedir.
- She arranges the buying and selling of houses in and around Deal.
Bu dükkâna her ne zaman gitsem, taze pişmiş taiyaki kekleri satıyorlar.
- Whenever I go to this store, they're selling freshly baked taiyaki cakes.
O, onu olduğu gibi satıyor.
- He is selling it just as it is.
O süt satarak çok para yaptı.
- He made a great deal of money selling milk.
Bu dükkâna her ne zaman gitsem, taze pişmiş taiyaki kekleri satıyorlar.
- Whenever I go to this store, they're selling freshly baked taiyaki cakes.
Bu arabayı satarak kendini birçok sorundan kurtarabilirsin.
- You can save yourself a lot of trouble by selling this car.
O, tablolarını satarak geçimini sağlıyor.
- She earns a living by selling her paintings.
Strawberries sell for a high price in the winter.
- Erdbeeren lassen sich im Winter zu einem hohen Preis verkaufen.
Do you sell formal wear?
- Verkaufen Sie formelle Kleidung?