verilmiş

listen to the pronunciation of verilmiş
Турецкий язык - Английский Язык
given

Given only thirty minutes, we couldn't answer all the questions. - Sadece verilmiş 30 dakikada, soruların hepsini cevaplayamazdık.

Allen was given a problem that was impossible to solve. - Allen'e çözülmesi imkânsız bir problem verilmişti.

dedicated
bestowed
expensed
delivered
Verilmiş sadakası varmış
He's had a lucky escape
ver
give

I will give you this book. - Bu kitabı sana vereceğim.

I think I'm gonna sneeze. Give me a tissue. - Sanırım hapşıracağım... Bana bir mendil ver.

aksan verilmiş
(Dilbilim) accented
alarm verilmiş
alarmed
cevap verilmiş
answered
elle şekil verilmiş
fashioned
emre verilmiş birlik
(Askeri) attached unit
güven verilmiş
assured
hüküm verilmiş
doomed
isim verilmiş varlıklar
(Bilgisayar) named entities
izin verilmiş
authorised
oybirliği ile verilmiş
unanimous
ver
(Bilgisayar) export

Our negotiations to lower export taxes suffered a big setback. - İhracaat vergilerini düşürme müzakerelerimiz büyük bir başarısızlıkla sonuçlandı..

The export of arms was not allowed. - Silah ihracatına izin verilmedi.

ver
(Bilgisayar) issue

I voted for the bond issue. - Tahvil ihracı lehinde oy verdim.

I can't answer this question. I don't know anything about those issues. - Ben bu soruya cevap veremem. Bu konular hakkında hiçbir şey bilmiyorum.

ver
(Bilgisayar) export as
yetki verilmiş
authorised
yetki verilmiş
authorized
ver
{f} given

Allen was given a problem that was impossible to solve. - Allen'e çözülmesi imkânsız bir problem verilmişti.

We tried to figure out the problem our professor had given us, but it seemed confusing. - Profesörün bize verdiği problemi çözmeye çalıştık fakat karışık görünüyordu.

ver
{f} rendering
ver
render

I cannot render a judgment on that. - Bu konuda bir karar veremiyorum.

ver
{f} giving

Television is a very important medium for giving information. - Televizyon bilgi vermek için çok önemli bir araçtır.

Recently, they have not been giving her her paycheck on time. - Son zamanlarda, ona maaş çekini zamanında vermiyorlar.

ver
gave

My uncle gave him a present. - Amcam ona bir hediye verdi.

She gave him a clock. - O, ona bir saat verdi.

ver
{f} grant

Lincoln granted liberty to slaves. - Lincoln kölelere özgürlük verdi.

The college granted him a scholarship. - Üniversite ona bir burs verdi.

ver
brought forth
ver
mete out
ver
favour with
ver
bestow

The manager bestowed a trophy on him. - Müdür ona bir kupa verdi.

The college bestowed an honorary degree on him. - Üniversite ona fahri doktora unvanı verdi.

ver
bring forth
karşılığı hakkıyla verilmiş
well-compensate
ver
granted

He'll be granted American citizenship. - Ona Amerikan vatandaşlığı verilecek.

The college granted him a scholarship. - Üniversite ona bir burs verdi.

akım verilmiş
energized
ara verilmiş
suspended
avantaj verilmiş
advantaged
balıkçı gemisi süsü verilmiş savaş gemisi
Q ship
balıkçı gemisi süsü verilmiş savaş gemisi
Q boat
bayilik verilmiş
(Ticaret) franchised
bol verilmiş
showered
cesaret verilmiş
emboldened
deniz hava tesisi; tahsis edilmemiş fonlar; sıra numarası verilmiş hava kuvveti
(Askeri) naval air facility; nonappropriated funds; numbered air force
derinlik verilmiş
perspectival
derinlik verilmiş
perspective
düşünülerek verilmiş karar
balanced judgment
en az verilmiş
scrimpiest
enerji verilmiş
energized
fazla ışık verilmiş
over exposed
istenmeden verilmiş
unsolicited
kiraya verilmiş mülk
let
kudret verilmiş
energized
kudret verilmiş
energised
lezzet verilmiş
seasoned
numune olarak verilmiş
exampled
rehin verilmiş
gaged
rehine verilmiş varlık
(Ticaret) pledged asset
sancak verilmiş harekat üssü
(Askeri) collocated operating base
teminât olarak verilmiş
bailable
ver
seise
ver
favourwith
ver
reach

She did not decide to be a singer until she reached the age of twenty. - O yirmi yaşına ulaşıncaya kadar bir şarkıcı olmaya karar vermedi.

Tom thought about reaching for his gun, but decided not to. - Tom silahına davranmayı düşündü fakat yapmamaya karar verdi.

ver
cede
yetki verilmiş dişçi sınıfı istihkak listesi
(Askeri) authorized dental allowance list
yetki verilmiş sıhhi istihkak listesi
(Askeri) authorized medical allowance list
çırak olarak verilmiş
articled
öncelik verilmiş
prioritised
Английский Язык - Английский Язык

Определение verilmiş в Английский Язык Английский Язык словарь

ver
Displays the MS-DOS version
ver
Vertical
ver
Voluntary export restraint agreement
ver
(Internal) VER Displays the DOS version number
ver
to see

I am very happy to see you. - I'm very happy to see you.

I am very happy to see you. - I'm very glad to see you.

ver
Reports the version of the operating system Example VER
ver
edition, variation
ver
nIII: ability
ver
Acronym for "Voluntary Export Restraint "
ver
Veterans Employment Representative
ver
- version
ver
Params: string TICKET, int BUILD_SUPPORT, string CLIENT_VERSION
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение verilmiş в Турецкий язык Турецкий язык словарь

VER
(Osmanlı Dönemi) f. "Sahib, mâlik; anlamlarına gelir ve birleşik kelimeler yapılır. Meselâ: Dâniş-ver $ : Âlim. Suhan-ver $ : Edip, şâir
VER
(Osmanlı Dönemi) (-) f. "Sahib, mâlik; anlamlarına gelir ve birleşik kelimeler yapılır. Meselâ: Dâniş-ver Âlim. Suhan-ver Edip, şâir
Английский Язык - Турецкий язык

Определение verilmiş в Английский Язык Турецкий язык словарь

ver
(Bilgisayar) sürüm

Tatoeba'nın yeni sürümünü görmeye çok sabırsızlanıyorum. - I'm very impatient to see the new version of Tatoeba.

Bu sözlük en son sürüm değil. - This dictionary isn't the most recent version.

verilmiş
Избранное