Tom kaç para harcamak zorunda olduğumuzu tam olarak bilmeli.
- Tom should know exactly how much money we have to spend.
Tom'u Fransızca çalışmaya ikna etmeye çalışmak için daha fazla zaman harcamak istemedim.
- I didn't want to spend any more time trying to convince Tom to study French.
Para harcamak seni mutlu eder mi?
- Does spending money make you happy?
Tom kaç para harcamak zorunda olduğumuzu tam olarak bilmeli.
- Tom should know exactly how much money we have to spend.
Tom bir yemek için bu kadar harcamak istemiyordu.
- Tom didn't want to spend that much for a meal.
Şu çift güzel lokantalarda yemek yerken oldukça az para harcar.
- That couple spends quite a bit of money eating at nice restaurants.
Tom, Mary ile bir hafta sonu daha geçirmek zorunda kalmaktan ödü patladı.
- Tom dreaded having to spend another weekend with Mary.
Hayatımı seninle geçirmek istiyorum.
- I want to spend my life with you.
Küçük kozmetik detaylar hakkında endişelenerek zaman kaybetmektense web sitemiz için içerik yaratarak zamanımızı harcamalıyız.
- We should spend our time creating content for our website rather than wasting time worrying about minor cosmetic details.
Kanada civarında bir yerde birkaç dönüm karla ilgili iki ulusun savaşta olduğunu ve bu güzel savaşa tüm Kanada'nın değdiğinden daha çok para harcadıklarını bilirsiniz.
- You know that two nations are at war about a few acres of snow somewhere around Canada, and that they are spending on this beautiful war more than the whole of Canada is worth.
Para harca ve hayattan zevk al!
- Spend money and enjoy life!
I want to spend my life with you.
- Ich will mein Leben mit euch verbringen.
My interest is in the future because I'm going to spend the rest of my life there.
- Mein Interesse gilt der Zukunft, denn in ihr werde ich den Rest meines Lebens verbringen.