Ondan gelen mektubu öfkeyle yırttı.
- He angrily tore up the letter from her.
O, ona öfkeyle baktı.
- She looked at him angrily.
Kızgınlıkla Hey, suyumu kirlettiniz! diye bağırdı.
- He shouted angrily, Hey! You contaminated my water!
O, Şu anda bakıyorsun. Sen röntgenliyorsun Tom dedi kızgınlıkla.
- Just now, you were looking. You Peeping Tom,she said angrily.
O, kızgın bir şekilde ona baktı.
- He looked at her angrily.
Sami o gece Leyla'nın dairesinde olduğunu kızgın bir şekilde yalanladı.
- Sami angrily denied he was in Layla's apartment that night.
Tom hoşnutsuz görünüyor.
- Tom looks disgruntled.
Tom biraz hoşnutsuzdu.
- Tom was a little disgruntled.