Tom has all but given up.
- Tom neredeyse vazgeçti.
Since the accident, Tom has given up hope of becoming a professional dancer.
- Tom, kazadan beri profesyonel bir dansçı olma umudundan vazgeçti.
I gave up smoking a year ago.
- Ben bir yıl önce sigara içmekten vazgeçtim.
They gave up their plan to climb Mt. Fuji.
- Fuji Dağına tırmanma planlarından vazgeçtiler.
We cannot dispense with the rainforests.
- Biz yağmur ormanlarından vazgeçemeyiz.
It seems unlikely that any society could completely dispense with myths.
- Herhangi bir toplumun efsanelerinden tamamen vazgeçebilmesi olası görünmüyor.
The king was forced to abdicate.
- Kral tahttan vazgeçmeye zorlandı.
He renounced smoking and drinking.
- O, sigara ve içki içmekten vazgeçti.
I can't believe he renounced his U.S. citizenship.
- Ben onun ABD vatandaşlığından vazgeçtiğine inanamıyorum.
I won't give up, no matter what you say.
- Ne söylersen söyle vazgeçmeyeceğim.
Never give up till the very end.
- Tam sonuna kadar vazgeçme.
Tom had to forgo his morning swim, on account of it being too cold.
- Tom çok soğuk olduğu için sabah yüzmesinden vazgeçmek zorunda kaldı.