Only a few people showed up on time.
- Yalnızca birkaç kişi vaktinde geldi.
You ought to be on time if you start now.
- Eğer şimdi başlarsan vaktinde varman gerekir.
I had an appointment at 2:30, but I was caught in traffic and couldn't get there in time.
- Saat 2.30'da buluşmam vardı ama trafiğe yakalandım ve oraya vaktinde varamadım.
Tom usually arrives home just in time for dinner.
- Tom akşam yemeği için eve tam vaktinde gelir.
The magicians were segregated from the prison population and shot promptly at dawn.
- Sihirbazlar hapishane nüfusundan ayrıldı ve şafak vaktinde vuruldu.
He will be talking with his family at this time tomorrow.
- Yarın bu vakitte ailesiyle konuşuyor olacak.
I had a good time last evening.
- Dün akşam iyi bir vakit geçirdim.
I put in an hour of jogging before I go to school.
- Ben okula gitmeden önce bir saatlik koşuya vakit ayırdım.
Tom and Mary spent a lot of time together when they were kids.
- Tom ve Mary çocukken birlikte çok vakit geçirdiler.
When I was little, I spent a lot of time in the country with my grandparents.
- Küçükken büyükanne ve büyükbabalarımla taşrada çok vakit geçirdim.
She killed time reading a magazine while she waited.
- Beklerken, dergi okuyarak vakit geçirdi.
It's just going to take a while.
- Bu gerçekten biraz vakit alacak.
Bu aralar IT sertifikasyonlarına çalışmak için epey zaman harcıyorum.
- Şu sıralar BT sertifikasyonlarına çalışmaya çok vakit harcıyorum.
Buna nasıl zaman ayırıyor bilmiyorum.
- Nasıl vakit buluyor bilmiyorum.