Tom spoke prematurely.
- Tom vakitsiz konuştu.
All the early flowers were bitten by the frost.
- Bütün vakitsiz açan çiçekler soğuktan yandı.
He will be talking with his family at this time tomorrow.
- Yarın bu vakitte ailesiyle konuşuyor olacak.
I had a good time last evening.
- Dün akşam iyi bir vakit geçirdim.
I put in an hour of jogging before I go to school.
- Ben okula gitmeden önce bir saatlik koşuya vakit ayırdım.
When I was little, I spent a lot of time in the country with my grandparents.
- Küçükken büyükanne ve büyükbabalarımla taşrada çok vakit geçirdim.
I spent a lot of time here when I was a kid.
- Ben bir çocukken burada çok vakit harcadım.
She killed time reading a magazine while she waited.
- Beklerken, dergi okuyarak vakit geçirdi.
It's just going to take a while.
- Bu gerçekten biraz vakit alacak.
Bu aralar IT sertifikasyonlarına çalışmak için epey zaman harcıyorum.
- Şu sıralar BT sertifikasyonlarına çalışmaya çok vakit harcıyorum.
Buna nasıl zaman ayırıyor bilmiyorum.
- Nasıl vakit buluyor bilmiyorum.