O sigarayı bırakmaya çalıştı ama nafile.
- He tried to give up smoking but in vain.
Biz beş dakika kapıyı çaldık, ama nafile.
- We knocked at the door for five minutes, but in vain.
Kendini diğerleriyle karşılaştırırsan, kendini beğenmiş ya da umudu kırık olabilirsin; her zaman için kendinden daha büyük ya da daha küçük insanlar olacaktır.
- If you compare yourself with others, you may become vain or bitter; for always there will be greater and lesser persons than yourself.
Ben onu bir daha sigara içmemesi için boş yere ikna etmeye çalıştım.
- I tried in vain to persuade him not to smoke any more.
Dick o problemi çözmek için boşuna çalıştı.
- Dick tried to solve the problem, in vain.
Sence Tom kibirli mi?
- Do you think Tom is vain?
Tüm çabalarımız boşunaydı.
- All our efforts were in vain.
Ben onunla boşuna dost kalmaya çalıştım.
- I tried to keep in with her in vain.
Onun boş gururu cumhuriyeti tehlikeye attı.
- His vainglory put the Republic at risk.
Tüm çabalarımız boşunaydı.
- All our efforts were in vain.
Dick o problemi çözmek için boşuna çalıştı.
- Dick tried to solve the problem, in vain.
Karısını mutlu etmeye çalıştı fakat boş yere.
- He tried to make his wife happy, but in vain.
Boş yere tanığa rüşvet vermeye yeltendiler.
- They attempted in vain to bribe the witness.
It is vain to do with more what can be done with fewer.
Every writer is a narcissist. This does not mean that he is vain; it only means that he is hopelessly self-absorbed.
On the mountains of truth you can never climb in vain.
Thou shalt not take the name of the LORD thy God in vain.
... And I knew if I cast my friends-- they're very vain. ...