The valley was twenty miles wide.
- Vadi yirmi mil genişliğinde.
He looked down at the valley below.
- Aşağıdaki vadiye baktı.
A gust of wind blew Curdken's hat away, and he had to chase it over hill and dale.
- Bir rüzgar esintisi Curdken'in şapkasını uçurdu, ve o onu tepe ve vadinin üzerinde kovalamak zorunda kaldı.
If it snows on the mountain, it is cold in the valley.
- Eğer dağda kar yağarsa, vadide hava soğuktur.
The valley of the Colosseum is enclosed by a number of hills.
- Kolezyum vadisi birkaç tepe ile çevrilidir.
That glen was beautiful on a calm day.
- O vadi sakin bir günde güzeldi.