They came at an inconvenient time.
- Onlar uygunsuz bir vakitte geldiler.
They came at an inconvenient time.
- Onlar uygunsuz bir zamanda geldiler.
In my opinion, this is quite unsuitable.
- Bence, bu oldukça uygunsuzdur.
In my opinion, it's quite unsuitable.
- Bence, o oldukça uygunsuz.
It is improper to impose sanctions upon the union.
- Sendika üzerine yaptırımlar uygulanması uygunsuz.
Something improper was going on.
- Uygunsuz bir şey devam ediyordu.
The girl made an awkward bow.
- Kız uygunsuz bir selamlama yaptı.
He asked an awkward question.
- O uygunsuz bir soru sordu.
I think you know that's inappropriate.
- Bence onun uygunsuz olduğunu biliyorsun.
Tom used inappropriate language.
- Tom uygunsuz dil kullandı.
Tom's noticed something was out of place.
- Tom bir şeyin uygunsuz olduğunu fark etti.
This large sofa would be out of place in a small room.
- Bu büyük kanepe küçük bir odada uygunsuz olurdu.
Tom laughed obnoxiously.
- Tom uygunsuz olarak güldü.
Why did you call me at this unearthly hour?
- Niçin beni bu uygunsuz saatte aradın?
She called me at an unearthly hour last night.
- Dün gece uygunsuz bir zamanda beni aradı.
He came at an inopportune time.
- O uygunsuz bir zamanda geldi.
Tom came at an inopportune time.
- Tom uygunsuz bir zamanda geldi.
This conversation was so plainly ill-suited to the family circle.
Slanderous, defamatory, obscene, indecent, lewd, pornographic, violent, abusive, insulting, threatening and harassing comments are not tolerated.
- İftira niteliğinde, küçük düşürücü, müstehcen, uygunsuz, iffetsiz, pornografik, şiddet, suistimal, hakaret, tehdit ve taciz yorumlarına katlanılmaz.
It's an indecent proposition.
- Bu uygunsuz bir öneri.
Sorry, I can't tell you my name. It's too indecent.
- Üzgünüm, sana adımı söyleyemem. Fazlasıyla uygunsuz.
Her dress was very unbecoming.
- Onun elbisesi çok uygunsuzdu.