The sound roused her from sleep.
- Ses onu uykudan uyandırdı.
I was roused by the sound of a bell.
- Bir zil sesi tarafından uyandırıldım.
I should wake up Tom.
- Tom'u uyandırmalıyım.
Don't wake up the sleeping child.
- Uyuyan çocuğu uyandırma.
The officer aroused courage in his soldiers.
- Subay askerlerinde cesaret uyandırdı.
Today's Beijing has given me a very deep impression and aroused my curiosity.
- Bugünün Pekin'i bende çok derin bir etki bıraktı ve merakımı uyandırdı.
The flight attendant shook Tom awake and told him that the plane had landed.
- Uçuş görevlisi Tom'u uyandırmak için salladı ve ona uçağın indiğini söyledi.
The servants' screams awakened everyone.
- Hizmetçilerin çığlıkları herkesi uyandırdı.
We were wakened by the whistle of the steam locomotive at dawn.
- Biz şafak vakti buharlı lokomotif düdüğü ile uyandırıldık.
I was wakened by a beam of light shining through my window.
- Penceremden parlayan bir ışık demeti ile uyandırıldım.
Tom woke up the children and told them it was time for breakfast.
- Tom çocukları uyandırdı ve onlara kahvaltı zamanı olduğunu söyledi.
Dan woke up the children.
- Dan çocukları uyandırdı.
He was awoken by the noise.
- O, gürültü ile uyandırıldı.
Tom was awoken by a Mary singing in the next apartment.
- Tom yan dairede şarkı söyleyen Mary diye biri tarafından uyandırıldı.
You've aroused my interest.
- Sen benim ilgimi uyandırdın.
His story aroused my suspicion.
- Onun hikayesi benim şüphemi uyandırdı.