Sabina brazened it out before Mrs. Wygram, but inwardly she was resolved to be a good deal more circumspect.
Come on, Tom, you're making me blush.
- Hadi, Tom, beni utandırıyorsun.
The man blushed like a boy.
- Adam bir çocuk gibi utandı.
I'm ashamed to say that it's true.
- Onun gerçek olduğunu söylemeye utandım.
I'm not ashamed of my father's being poor.
- Babamın fakir olmasından utanmıyorum.