Bu yol sizi oraya götürür.
- This road leads you there.
Haydi Arianna, hızlan, yoksa asla oraya ulaşamayacağız!
- Come on, Arianna, speed up or we'll never get there!
Orada herhangi bir şey görebiliyor musun?
- Can you see anything in there?
Orada herhangi bir şey görebiliyor musun?
- Can you see anything at all there?
Parkta kuşlar burada şurada ötüyorlar.
- Birds are singing here and there in the park.
Şurada kitap okuyan adam benim babam.
- The man reading a book over there is my father.
O yerde birçok insan kalıntısı vardı.
- There were a lot of human remains in that place.
Teoride, teori ve pratik arasında hiçbir fark yoktur. Fakat pratikte, var.
- In theory, there is no difference between theory and practice. But, in practice, there is.
Duvarda bir saat var.
- There is a clock on the wall.
Üzgünüm ama o konuda yapabileceğim hiçbir şey yok.
- I'm sorry, but there's nothing I can do about it.
O konuda hiçbir sorun yoktu.
- There was no question about that.
O, oradaki erkek çocuktan daha yaşlıdır.
- He is older than the boy who is over there.
Biz oradaki masada oturabilir miyiz?
- Can we sit at the table over there?
İşte hocamız geliyor.
- There comes our teacher.
Her işte bir hayır vardır!
- There is a silver lining to every dark cloud!
Yarın Kaşgar'a ya da oralarda bir yere varabilirim.
- I might arrive in Kashgar or somewhere thereabouts tomorrow.
Oralarda bir yerde bir zımba göremiyor musun?
- Can't you see a stapler somewhere around there?
Orada ne olduğunu gördün mü?
- Did you see what happened out there?
Bunu bana yanıtla. Onu orada gördün mü?
- Answer me this. Did you see her there?
Orayı seveceğini düşünüyorum.
- I think you'd like it there.
Lütfen bugün orayı ziyaret et.
- Please visit there today.
There are beginning to be complications.