Yumi oraya kendi gitti.
- Yumi went there by herself.
Oraya gitmeye çok hevesli.
- He is very eager to go there.
O, kahvaltısını sık sık orada yer.
- He often eats breakfast there.
Orada herhangi bir şey görebiliyor musun?
- Can you see anything at all there?
Şurada duran adam kim?
- Who's that man standing over there?
Şurada gazete okuyan adam benim dayım.
- The man reading a paper over there is my uncle.
O yerde birçok insan kalıntısı vardı.
- There were a lot of human remains in that place.
İnternette Tatar dilinde çok az site vardır.
- There are few sites in the Tatar language on the Internet.
Evimin arkasında bir kilise var.
- There is a church at the back of my house.
O konuda Tom'un yapabileceği hiçbir şey yok.
- There's nothing that Tom can do about that.
Üzgünüm ama o konuda yapabileceğim hiçbir şey yok.
- I'm sorry, but there's nothing I can do about it.
Biz oradaki masada oturabilir miyiz?
- Can we sit at the table over there?
Oradaki o ev Tom'un yaşadığı yerdir.
- That house over there is where Tom lives.
Her işte bir hayır vardır!
- There is a silver lining to every dark cloud!
Bu işte bir bit yeniği var.
- There's something fishy going on.
Oralarda bir yerde bir çay molası verelim.
- Let's have a tea break somewhere around there.
Hemen sahilin oralarda beğeneceğini düşündüğüm gerçekten iyi bir lokanta var.
- There is a really good restaurant just off the beach that I think you'd enjoy.
Orada ne olduğunu gördün mü?
- Did you see what happened out there?
Orada birini gördün mü?
- Did you see anybody there?
En az elli bin kişi orayı ziyaret etti.
- No fewer than fifty thousand people visited there.
Unzen dağı öylesine güzel bir yer ki birçok insan orayı ziyaret eder.
- Mt. Unzen is such a nice place that many people visit there.
There, there! Everything is going to turn out all right.