Oraya gitmeye çok hevesli.
- He is very eager to go there.
Oraya nasıl gideceğimi söyleyebilir misin?
- Could you tell me how to get there?
O, kahvaltısını sık sık orada yer.
- He often eats breakfast there.
Orada herhangi bir şey görebiliyor musun?
- Can you see anything in there?
Şurada gazete okuyan adam benim dayım.
- The man reading a paper over there is my uncle.
Şurada kitap okuyan adam benim babam.
- The man reading a book over there is my father.
O yerde birçok insan kalıntısı vardı.
- There were a lot of human remains in that place.
Duvarda bir saat var.
- There is a clock on the wall.
Evimin arkasında bir kilise var.
- There is a church at the back of my house.
O konuda Tom'un yapabileceği hiçbir şey yok.
- There's nothing that Tom can do about that.
O konuda hiç şüphe yok.
- There's no mistaking about that.
O, oradaki kuleyi işaret etti.
- He pointed to the tower over there.
Biz oradaki masada oturabilir miyiz?
- Can we sit at the table over there?
Her işte bir ölçüde stres vardır.
- There's a degree of stress in every job.
Bu işte bir bit yeniği var.
- There's something fishy going on.
Oralarda bir yerde bir çay molası verelim.
- Let's have a tea break somewhere around there.
Yarın Kaşgar'a ya da oralarda bir yere varabilirim.
- I might arrive in Kashgar or somewhere thereabouts tomorrow.
Oh, buyur bakalım. Gördün mü? Tam olacağını söylediğim gibi oldu. Şimdi git ambulans çağır.
- Oh, there you go. See? It happened exactly like I said it would. Now go call the ambulance.
Orada birini gördün mü?
- Did you see anybody there?
Lütfen bugün orayı ziyaret et.
- Please visit there today.
Unzen dağı öylesine güzel bir yer ki birçok insan orayı ziyaret eder.
- Mt. Unzen is such a nice place that many people visit there.
There, there! Everything is going to turn out all right.