Onun problemleri karşısında bizimkiler bir hiçtir.
- Verglichen mit seinen Problemen, sind unsere nichts.
Bizim restoran en iyisidir.
- Our restaurant is the best.
Bizim ana dilimiz Japoncadır.
- Our native language is Japanese.
Biz genellikle, bizimkinin aslında trajik bir çağ olduğunun söylenildiğini duyuyoruz.
- We often hear it said that ours is essentially a tragic age.
Onların fiyatı bizimkinin altındadır.
- Their price is below ours.
Bu açgözlü piçlerin bizimkileri almalarına izin veremeyiz.
- We can't let these greedy bastards take what is ours.
Başkalarının hataları işaret edildiğinde bu hoşumuza gider, fakat bizimkiler işaret edildiğinde değil.
- We like it when others' mistakes are pointed out, but not when ours are.
Bizim bu evimiz sadece yeniden dekore edildi ve altı aylığına burada yaşamadık.
- This house of ours has just been redecorated, and we haven't lived here for sixth months.
Bay Tanaka bizim arkadaşımızdır.
- Mr Tanaka is a friend of ours.
Our opinion is an idea which we have; our conviction an idea which has us.
- Unsere Meinung ist eine Idee, die wir haben; unsere Überzeugung eine Idee, die uns hat.
Nowadays we want our children to make their own decisions, but we expect those decisions to please us.
- Heutzutage wollen wir, dass unsere Kinder ihre eigenen Entscheidungen treffen, aber wir erwarten, dass uns diese Entscheidungen passen.