O her zaman paraya sıkışıktır.
- He is always pressed for money.
Paraya sıkışık değilim.
- I'm not pressed for money.
O biraz daha uzun kalmam için bana baskı yaptı.
- He pressed me to stay a little longer.
O, fren pedaline bastı.
- He pressed the brake pedal.
He found himself hard pressed.