Bütün gün bir ofiste mahsur kalmak istemiyorum.
- I don't want to be stuck in an office all day.
Evde mahsur kalmaktan bıktım.
- I'm sick of being stuck at home.
Kar fırtınasından dolayı Tom Boston'da mahsur kaldı.
- Because of the snow storm, Tom was stuck in Boston.
Onlar dört saat boyunca asansörde mahsur kaldılar.
- They were stuck in the elevator for four hours.
Tek kanıt, iç çamaşırına yapışmış sperm iziydi.
- The only evidence was the traces of semen stuck to the underwear.
Ona yapmamasını söylememe rağmen o düşüncesine yapışmış.
- He stuck to his opinion though I told him not to.
Boğazımda takılmış bir balık kılçığını çıkarmayı denemek istiyorum.
- I want to try and get a fish bone stuck in my throat.
Tom'un arabası çamura saplanmış.
- Tom's car is stuck in the mud.
Sonra küçük Gerda, onun göğsüne dökülen, oradan kalbine nüfuz edip, buz kalıbını eriten ve orada saplanmış olan küçük cam parçasını alıp götüren sıcacık gözyaşlarını döktü.
- Then little Gerda wept hot tears, which fell on his breast, and penetrated into his heart, and thawed the lump of ice, and washed away the little piece of glass which had stuck there.
Tom bir trafik sıkışıklığında saplanıp kaldı.
- Tom got stuck in a traffic jam.
Araba çamura saplandı.
- The car was stuck in the mud.
Bill Mary'ye aşık gibi görünüyor.
- Bill seems to be stuck on Mary.