ulaşılamaz

listen to the pronunciation of ulaşılamaz
Турецкий язык - Английский Язык
inaccessible
un get at able
unattainable
inapproachable
unachievable
unapproachable

I don't think I'm unapproachable. - Ulaşılamaz olduğumu sanmıyorum.

Do you think Tom is unapproachable? - Tom'un ulaşılamaz olduğunu düşünüyor musun?

untouchable
un come at able
unreachable
ulaş
{f} reach

We will reach London before dark. - Hava kararmadan önce Londra'ya ulaşacağız.

It was already twelve when he reached home. - Eve ulaştığında saat zaten on ikiydi.

ulaş
got through

What you said really got through to Tom. - Söylediğin gerçekten Tom'a ulaştı.

ulaş
{f} arriving

The storm prevented us from arriving on time. - Fırtına zamanında ulaşmamızı engelledi.

The storm prevented her from arriving on time. - Fırtına onun zamanında ulaşmasını engelledi.

ulaş
attain

In hopes of attaining superhuman powers, Christopher Columbus once stared at the sun for five minutes straight. It didn't work. - İnsanüstü güçlere ulaşmak umuduyla, Kristof Kolomb bir zamanlar beş dakika güneşe doğruca dik dik baktı.İşe yaramadı.

They attained their goal. - Onlar hedeflerine ulaştılar.

ulaş
get through

I tried to reach you on the phone, but I was unable to get through. - Telefonda sana ulaşmaya çalıştım,ancak bu mümkün olmadı.

I tried to reach you on the phone, but I was unable to get through - Ben sana telefonla ulaşmaya çalıştım ama başaramadım.

ulaş
{f} reaching

They succeeded in reaching the mountain summit, but had an accident when coming back down. - Dağın zirvesine ulaşmayı başardılar, ama geri inerken bir kaza geçirdiler.

I succeeded in reaching the top of the mountain. - Dağın tepesine ulaşmayı başardım.

ulaş
{f} total

The total amounted to 100 dollars. - Toplam 100 dolara ulaştı.

The total bill for drinks came up to 7000 dollars. - İçecekler için toplam fatura 7000 dolara ulaştı.

ulaş
gotten through
ulaş
got at
ulaş
arrive

You should arrive at school before nine. - Okula saat dokuzdan önce ulaşmalısın.

We waited but he failed to arrive. - Biz bekledik ama o ulaşamadı.

ulaş
{f} totaled
ulaş
get at

He was too short to get at the grapes. - Üzümlere ulaşamayacak kadar kısaydı.

He is too short to get at the book on the shelf. - Raftaki kitaba ulaşamayacak kadar çok kısa.

ulaş
run into
ulaş
arrive in

Your letters arrive in two days. - Mektuplarınız iki gün içinde ulaşır.

I'll arrive in Boston at about 2:30. - Yaklaşık 2.30'da Boston'a ulaşacağım.

ulaşılamaz
Избранное