That sure sounds ominous.
- O kesinlikle uğursuz görünüyor.
There was an ominous silence.
- Uğursuz bir sessizlik vardı.
Some villains are more sinister than others.
- Bazı hainler diğerlerinden daha uğursuzdurlar.
A sinister figure emerged from the shadows.
- Gölgelerden uğursuz bir şahıs ortaya çıktı.
Four is an unlucky number in Japanese.
- Japonya'da, 4 uğursuz bir sayıdır.
I wonder why some people think black cats are unlucky.
- Bazı insanların neden kara kedilerin uğursuz olduğunu düşündüğünü merak ediyorum.
Black cats bring bad luck.
- Kara kedi uğursuzluk getirir.
I wonder why some people think black cats are unlucky.
- Bazı insanların neden kara kedilerin uğursuz olduğunu düşündüğünü merak ediyorum.
Don't say such ill-omened things.
- Böyle uğursuz şeyler söyleme.
Leave him alone, you evil bastard!
- Onu yalnız bırak, seni uğursuz piç!
I was born on an ill-fated day.
- Ben uğursuz bir günde doğdum.