The ominous thunderstorm in the distance was gaining speed and strength.
- Uzaktaki uğursuz bir fırtına hız ve güç kazanıyordu.
There was an ominous silence.
- Uğursuz bir sessizlik vardı.
A sinister figure emerged from the shadows.
- Gölgelerden uğursuz bir şahıs ortaya çıktı.
Tom gave Mary a sinister look.
- Tom Mary'ye uğursuz bir bakış attı.
I wonder why some people think black cats are unlucky.
- Bazı insanların neden kara kedilerin uğursuz olduğunu düşündüğünü merak ediyorum.
The number 4 is considered an unlucky number in Japan.
- 4 sayısı Japonya'da uğursuz bir sayı olarak kabul edilir.
Black cats bring bad luck.
- Kara kedi uğursuzluk getirir.
I wonder why some people think black cats are unlucky.
- Bazı insanların neden kara kedilerin uğursuz olduğunu düşündüğünü merak ediyorum.
Don't say such ill-omened things.
- Böyle uğursuz şeyler söyleme.
Leave him alone, you evil bastard!
- Onu yalnız bırak, seni uğursuz piç!
I was born on an ill-fated day.
- Ben uğursuz bir günde doğdum.