I've never seen an eclipse before.
- Daha önce bir tutulma hiç görmedim.
There will be a lunar eclipse tomorrow.
- Yarın bir ay tutulması olacak.
I woke up with a crick in my neck.
- Boynumda bir tutulma ile uyandım.
He held a pen in his hands.
- O, elinde bir kalem tutuyor.
He held his breath while watching the match.
- Maçı izlerken nefesini tuttu.
They fixed the sign to the wall.
- Onlar tabelayı duvara tutturdular.
Someone's got to be held accountable.
- Birisi sorumlu tutulmak zorunda.
This diamond costs a fortune.
- Bu elmas servet tutar.
The cost of the air fare is higher than of the rail fare.
- Uçak bileti ücretinin tutarı tren bileti ücretinden daha yüksek.
Someone's got to be held accountable.
- Birisi sorumlu tutulmak zorunda.
Tom can't hold down a job. He's always getting fired.
- Tom bir mesleği tutamaz. O her zaman kovuluyor.
I barely restrained myself from vomiting.
- Kusmamak için kendimi zar zor tuttum.
She screamed with horror as someone took hold of her arm.
- Birisi onun kolundan tuttuğunda o korkudan çığlık attı.
Hold the vase with both hands.
- Vazoyu iki elinle tut.
He could no longer restrain himself.
- O artık kendini tutamadı.
Sometimes, the best response is to restrain yourself from responding.
- Bazen en iyi yanıt, kendinizi yanıt vermekten uzak tutmaktır.
We had to retain a lawyer.
- Biz bir avukat tutmak zorunda kaldık.
Tom and Mary's new puppy chews up everything he can get hold of, including Tom's new slippers.
- Tom ve Mary'nin yeni köpeği, Tom'un yeni terlikleri de dahil olmak üzere, elinde tuttuğu her şeyi çiğnemektedir.
Where can I get hold of a good tax lawyer?
- Nerede iyi bir vergi avukatı tutabilirim?
You're holding my hand in the photo.
- Fotoğrafta elimi tutuyorsun.
My brother is holding a camera in his hand.
- Erkek kardeşim elinde bir kamera tutuyor.
Tom tried to hold back his tears.
- Tom gözyaşlarını tutmaya çalıştı.
You have to hold back.
- Kendini tutmak zorundasın.
The police held back the protesters.
- Polis protestocuları geri tuttu.
The police held back the crowd.
- Polisler kalabalığı geride tuttu.
When the Moon and Sun are in a perfect line, it is called a total eclipse. These are very rare. Most people only see one in their lifetime.
- Ay ve güneş mükemmel bir çizgi olduğunda buna tam tutulma denir.Bunlar çok nadirdir.Çoğu kişi hayatları boyunca bir tane görür.
Reason promises us its support, but it does not always keep its promise.
- Sebep bize destek sözü verir ancak her zaman sözünü tutmaz.
Someone's got to be held accountable.
- Birisi sorumlu tutulmak zorunda.