It is strange that you know nothing about her wedding.
- Onun düğünü hakkında bir şey bilmemen tuhaf.
Private detectives were hired to look into the strange case.
- Özel dedektifler tuhaf davaları araştırmak için kiralanırlar.
He had an odd look on his face.
- Onun yüzünde tuhaf bir görünüm vardı.
She's been acting odd lately.
- Son günlerde tuhaf davranmaktaydı.
My name sounds bizarre.
- Benim adım tuhaf görünüyor.
This is one of the most bizarre things I've ever seen.
- Bu şimdiye kadar gördüğüm en tuhaf şeylerden biridir.
It's weird that the mailman hasn't come yet.
- Postacının henüz gelmemesi tuhaf.
Tom had a weird dream last night.
- Tom dün gece tuhaf bir rüya gördü.
The surface of the peculiar object is fairly rough.
- Tuhaf nesnenin yüzeyi oldukça pürüzlüdür.
There seems to be something peculiar about the boy.
- Çocuk hakkında tuhaf bir şey var gibi görünüyor.
I heard a funny noise.
- Ben tuhaf bir gürültü duydum.
It is funny that the mailman hasn't come yet.
- Postacının henüz gelmemesi tuhaf.
You don't have to come up with an unusual topic for your speech.
- Konuşman için tuhaf bir konu ileri sürmek zorunda değilsin.
Her unusual behavior caused our suspicions.
- Onun tuhaf davranışı şüphelenmemize neden oldu.
But there was one curious circumstance.
- Fakat tuhaf bir durum vardı.
Jim acted very strangely all day.
- Jim, tüm gün çok tuhaf davrandı.
You are looking at me strangely.
- Bana tuhaf tuhaf bakıyorsun.
You are looking at me oddly.
- Bana tuhaf bir şekilde bakıyorsun.
Tom is behaving oddly.
- Tom tuhaf bir şekilde davranıyor.
Tom looked very cranky in the photo.
- Tom fotoğrafa çok tuhaf baktı.
Tom sounded a little cranky this afternoon.
- Tom bu öğleden sonra biraz tuhaf görünüyordu.
I can't see a freaking thing!
- Tuhaf bir şey göremiyorum.
I'm fed up with Tom's silly antics.
- Tom'un aptalca tuhaflıklarından bıktım.
Strange rumors are going around.
- Tuhaf söylentiler dolaşıyor.
We all have our own eccentricities.
- Bizim hepimizin kendi tuhaflıklarımız var.