Gerçekten cevap vereceksin, değil mi?
- You will answer truthfully, won't you?
Bütün sorularımı doğru olarak cevaplamak niyetinde misin?
- Do you intend to answer all my questions truthfully?
Ona hakikati söyletmekte başarılı oldu.
- She succeeded in getting him to tell the truth.
Hakikat en iyi yalandır.
- The truth is the best lie.
Sonunda gerçek bizim tarafımızdan öğrenildi.
- At last, the truth became known to us.
Gerçek onlara söyleniliyormuydu?
- Were they being told the truth?
Bunda doğruluk payı var.
- There's some truth to this.
Bunda doğruluk payı olabilir.
- There may be some truth to this.
Doğruyu söylemek gerekirse, ben senin baban değilim.
- To tell the truth, I am not your father.
Tüm yapmanız gereken doğruyu söylemektir.
- All you have to do is to tell the truth.
Ona hakikati söyletmekte başarılı oldu.
- She succeeded in getting him to tell the truth.
Rüyalar hakikati söyler.
- Dreams tell the truth.
Tom muhtemelen dürüst olacak.
- Tom will probably be truthful.
Çocuklarını dürüst yetiştirdi.
- She brought up her children to be truthful.
Gerçeklik ve gerçek arasındaki fark nedir?
- What is the difference between reality and truth?
Birçok gerçekler ama yalnızca tek gerçeklik vardır.
- There are many truths, but only one reality.
Onun gerçeği söyleyeceğini gerçekten bekliyor muydunuz?
- Did you really expect him to tell you the truth?
O, gerçekten kaçmaya çalışmadı.
- She didn't try to evade the truth.
Bana göz göre göre yalan söylemeyi sürdürürken benden doğru sözlü olmamı bekleme.
- Don't expect me to be truthful when you keep lying to me so blatantly.
Tom'un doğru olduğunu düşünüyorum.
- I think Tom is truthful.
Sami doğrucu bir insan değildi.
- Sami wasn't a truthful person.
Doğrucu olmaya çalışıyordum.
- I was trying to be truthful.
Onun gerçekçi olduğunu sanmıyorum.
- I don't think he is truthful.
Gerçekten cevap vereceksin, değil mi?
- You will answer truthfully, won't you?
Bana göz göre göre yalan söylemeyi sürdürürken benden doğru sözlü olmamı bekleme.
- Don't expect me to be truthful when you keep lying to me so blatantly.
Tom çok doğru sözlü değildi.
- Tom wasn't very truthful.
Tom gerçeğe uygun davranıyor, değil mi?
- Tom is being truthful, isn't he?
Gerçekten cevap vereceksin, değil mi?
- You will answer truthfully, won't you?
Truthfully, I didn't suspect a thing.
He spoke truthfully.
There was some truth in his statement that he had no other choice.
Truth to one's own feelings is all-important in life.
Hunger and jealousy are just eternal truths of human existence.
Alcoholism and redemption led me finally to truth.
I'm sure that's true.
- I'm sure that is the truth.