Hayatımı kaptana güvenmek zorundaydım.
- I had to trust the captain with my life.
Ona güvenmek için daha iyi tanımalıydın.
- You should have known better than to trust him.
John'a güvenebilirsin. O seni asla hayal kırıklığına uğratmayacak.
- You can trust John. He will never let you down.
Güvenilir bir kullanıcı olmak istiyor musunuz?
- Would you like to become a trusted user?
O bana tamamen inanmaz.
- He doesn't altogether trust me.
Ona niçin kimsenin inanmadığını merak ediyor musun?
- Do you wonder why no one trusts him?
Ondan hoşlanıyorum fakat aynı zamanda ona gerçekten inanmıyorum.
- I like him, but at the same time I don't really trust him.
Ben onun hikayesine inanamıyorum.
- I can't bring myself to trust his story.
Çocukların her biri için bir vakıf fonu kuruldu.
- A trust fund has been set up for each of the children.
Tom çocuklarını Mary'ye emanet etmiyor.
- Tom doesn't trust Mary with his children.
O, bir öğrenci olarak devam etmediği üniversitenin tek emanetçisi.
- She is the only trustee of the university who never attended it as a student.
Mütevelli Yönetim kurulu yurt dışı holdingleri görevden almak için oy kullandı.
- The Board of Trustees voted to divest the organization's overseas holdings.
He that trusts every one without reserve will at last be deceived. --Johnson.
I will trust and not be afraid. --Isa. xii. 2.
Merchants and manufacturers trust their customers annually with goods.
It is happier sometimes to be cheated than not to trust. --Johnson.
... call lockdown. In the lockdown world, your TPM comes with a set of signing keys it trusts, ...
... belongs to. Then you, the owner, are the only person who gets to say what it trusts. You ...